Kentsel Dönüşüm “Deprem Terörüne Dur Diyelim”

Kentsel Dönüşüm “Deprem Terörüne Dur Diyelim”

             Kentsel Dönüşüm

     Deprem Terörüne Dur Diyelim

Kentsel dönüşüm ile süslü cümleler usturuplu kelimeler plan/proje ar-ge çalışmaları yapılıyor. Hükümet, muhalefet, Belediyeler mimarlar mühendisler müteahhitler biz tüm vatandaşlar bangır bangır bağırıyoruz.

 

“DEPREM ÖLDÜRMEZ, TEDBİRSİZLİK ÖLDÜRÜR”

“Deprem ile insanlar aile boyu ölmesin” Ama şimdi öldüler acı, ızdırap, hazin, hüzün ve buruk bir bayram 

“Bayram Benim Neyime .....”

Pkk ve devlete karşı oluşan terörden 40 yılda 30 binin üzerinde;

Deprem teröründen ise 14 yılda 100 binin üzerinde insanlarımızı kaybettik.

Metropol şehirlerde be özellikle Aziz İstanbul’da en güzide yerlerde 40 ile 60 yıllık binalar çatlaklarıyla, dökülen sıvasıyla, bodrumda demirlerin betondan ayrılmış hali pas/pis içinde olmasıyla ve kendi lisanıyla biz insanlara sizi yakarım/yıkarım öldürürüm diye tehdit ediyor. 

O eski binalarda yaşayan insanlarımız şu günkü ekonomik şartlarda ben evimi yıkarak yenisinin inşası için imkanım yok diyor. Devlet ve belediyeler gerekli fizibiliteyi yaparak insanların imkanını araştırabilir. O binaları başka yere taşıyarak o arsaları farklı değerlendirebilir. Veyahutta 4?katlı binayı 8 kata çıkararak aradaki farkı ortaya yeni oluşturalan ilaveyi ekonomiye kazandırarak çözümleyebilirler. 

İstanbul Türkiye’nin gözbebeği, dünyanın incisi deprem terörüne kurban edilmesin. 

Hain pkk terör örgütü 40 yılda 30 binin üzerinde askerimizi, polisimizi, öğretmeni, avukatı, savcıyı, beşikteki çocuğumuz katletti. İnsanlarımız vatan, millet, bayrak adına gözünü kırpmadan ölüme koştular şehit oldular. 

Bu terör gibi lanetli bir eksikliğimizde canımızı emanet ettiğimiz mezar kolonileri oluşturduğunuz ölüm dairelerimiz var. Pusuda bekliyor. Ne zaman bizim canımıza kastedeceğimizi bilmeden bu adı konmamış teröriste cellatını aşık hükümlü misali kendimizi, ailemizi, eşyalarımızı teslim ediyoruz. Yemek çay kahve muhabbet ve mışıl mışıl ölüm uykusuna yatıyoruz. Evet buraya kadar teslimiyetçi bir ruh halimizi siz değerli okuyucularımın takdirine arzediyorum.

Eee buraya kadar doğruda vatandaş olarak ne yapalım evimizedemi girmeyelim diye düşünebilirsiniz. 

Ama gerçek öyle değil. 

DEPREM GERÇEĞİMİZ VAR.  Deprem konusunda emek vermiş ar-ge yapmış kurum kuruluş ve bilim adamlarımız var. Dünyada tecrübeyle sabit depreme dayanıklı örnek inşaatlar/binalar var. Bu işi bilenler diyorlar ki;

“Deprem öldürmez tedbirsizlik öldürür.”

 -Devlet babanın artık gereğini yapması gerekiyor.

Deprem hiç kuşkusuz bir doğa olayıdır. Bu doğa olayını kader olarak değerlendirmek yerine vatandaşın can güvenliğini sağlamak için yapılacak binaların depreme dayanıklı olup olmadığını denetlemek, dayanıklı değilse inşaat ruhsatı vermemek gerekirdi. Yapılan binaları da depreme karşı güçlendirmek gerekirdi. Yani sorunu baştan çözmek gerekirdi. 

Kadere iman ediyorum. Amma ve lakin “Kader Gayrete Tabidir”

27.12.1999 tarihinde Erzincan’da meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremde 33 bin, Gölcük’te 17.08.1999 tarihinde meydana gelen depremde 17 bin 480 vatandaşımızı kaybettik.

06 Şubat 2023 Pazartesi günü Kahramanmaraş merkezli arka arkaya meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı ise 50 bini geçti. 

Deprem bölgesi Osmaniye’de de bunu ben bizzat yaşadım. Şükür bizim binamız hasarsız olarak kaldı ve yıkılmadı. Ama o deprem gerçeği söz ile anlatılamaz sadece yaşanır. Her şeyden ümidimi kestim ve yıkımı bekliyorum. Canlı canlı acı çekerek öleceğimi düşünüyorum. Kızımın yattığı odaya geçemedim. Ya Allah diyerek dilimde duadan başka bir şey yok.

Korku ile aşağı indiğimizde caddenin karşısında evime 100 metre ileride Osmaniye merkezde Metin Tamer sitesinde 9 katlı binadaki daireler tost ekmeğe dönmüş yerle bir olmuş. En tatlı uyku saatinde 04.17 itibarıyla yağmur, çamur enkaz yığını ve komşularımızın sesi bile çıkmadı. Ruhlarını teslim ettiler. Hepsi komşumuz merhaba dediğimiz birlikte çay/çorba içtiğimiz insanlar enkazın altında ve bir insan olarak kalbimin içi acıyarak/ağlayarak acziyetime teslim oldum.

Enkazdan kurtulanlar ise çadırda konteyner evlerde öğrenci yurtlarında köylerde derme çatma çatıların altına sığındılar. 

Hiç bir eşyasını kurtaramayan insanlarımız arkadaşlarımız tenceresiz tavasız şükür canımızı kurtardık diyerek hayatını idame ettirmeye çalışıyorlar. 

Artık topyekün seferberlik yapalım bizler  ölüm dairelerine teslim olmayalım. Lafa gerek yok artık. Şimdi efendim yatay mimari/dikey mimari artık ne ise ne. 

Ben Japonya’ya imrenmek zorunda değilim. Adamlar 9 şiddetinde deprem oluyor dışarıda caddede sokakta başıma bir şey düşmesin diye korunmak için binaların içine kaçıyor. Gökdelenlerin içinden trenler geçiyor. Bizim memleketimizde fay hattı olmayan arazilerimiz kale gibi dağlarımız var.

Artık deprem teknokratları ile birlikte merkezi ve yerel yönetimin eş güdümü ile derhal uygulanabilir karar alınarak ve kararların arkasında durarak her adımın atılması, alenen bilinen inşaatların yapılmasını sağlayalım.

Örneğin halkında bildiği üzere inşaat mühendis/mimar/jeoloji mühendisleri dere yatağına ve fay hattı üzerine bina yapmayın diyorsa yapmayalım.

Bina devletin denetiminde güven esasına dayalı “Devlet/Belediye/müteahhitler konsorsiyumunu kurarak Japonya usulü esaslara geçelim.

Not: Osmaniye’nin gerçeği; zemini vadi özelliğine sahip, amanos dağından karaçay dediğimiz dere tarafından taşınan alüvyon kum ve çakıl taşılarından oluşuyor. İnşaat temelleri kazıldığında iki üç metre derinliğe kadar sadece kum ve çakıl çıkmaktadır ve şehir merkezimiz fay hattının üzerine kurulmuştur.

Devletimiz büyüktür ve bu inşaatın enkaza dönüşmesinin önüne geçebilir. 

Karma ekonomik sistem ile devletimiz vatandaşın kaldıramadığı yerde baba olarak elinden tutacaktır.

“Üretim üretim üretim”

Deprem terörüne karşı başarının sırrı demir, çimento ve çalışanların örgütlenmesi denetimi ve güven esasına dair uygulamaya geçilmesiyle mümkün olacaktır.