İSRA VE MİRACI ANLAMAK

İSRA VE MİRACI ANLAMAK

İSRA VE MİRACI ANLAMAK

Yüce Rabbimiz İsrâ suresinin ilk ayetinde şöyle buyurur: 

*سُبْحَانَالَّـذٖٓياَسْرٰىبِعَبْدِهٖلَيْلاًمِنَالْمَسْجِدِالْحَرَامِاِلَىالْمَسْجِدِالْاَقْصَاالَّذٖيبَارَكْنَاحَوْلَهُلِنُرِيَهُمِنْاٰيَاتِنَاؕاِنَّهُهُوَالسَّمٖيعُالْبَصٖيرُ﴿١﴾

﴾1﴿Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi hakkıyla işitendir, görendir.

Bu sureye adını veren İsrâ, Sevgili Peygamberimizin bir gece, Mekke’deki Mescid-i Harâm’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya yolculuğudur. Miraç ise Resûl-i Ekrem’in (s.a.s) Allah’ın kudret ve azametine şahit; rahmet, mağfiret ve müjdesine nail olduğu kutlu yükseliştir.

Miracın ilk durağı, Mescid-i Aksâ’dır. Peygamber Efendimiz bu mübarek mabetle ilgili şöyle buyurmuştur: “Gidin ve Mescid-i Aksâ’da namaz kılın. Şayet gidemez ve orada namaz kılamazsanız, oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin.”

Bu hadis-i şerif, Mescid-i Aksâ sevgisini gönüllere aşılamanın, kadim değerimize sahip çıkmanın, maddi ve manevi imarı için çalışmanın her müminin görevi olduğunu öğretmektedir.

Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu mukaddes belde Kudüs, bir İslam beldesidir. “Darü’s-selâm” yani barış ve selamet yurdudur. Kudüs, tarih boyunca Müslümanların himayesinde özgürlüğün, adaletin ve huzur içinde birlikte yaşamanın sembolü olmuştur…” 

Önce şöyle bir müjde verelim. “

“Ebu Hureyre (ra), Efendimizden(sav) naklediyor: “Kim Recep ayının yirmi yedinci günü oruç tutarsa, o kişi için altmış aylık oruç sevabı yazılır” (Gazali Kalplerin Keşfi s. 677)

Aynı eserde tasavvuf ehlinden nakil ile şöyle deniyor: “Recep ayı üç kelimeden meydana gelir; “ra”, “cim” ve “ba” harfleri.

“Ra harfi, “Allah’ın rahmetini”, “cim” harfi, kulun cürüm ve günahlarını, ba harfi ise, Allah (cc)’un iyilikleri manalarına işarettir. Yani Allah: “Kulumun günahlarını rahmetin ile iyiliklerimin arasına aldım” demiş olmaktadır deniyor. (Doğrusunu Allah bilir!)

Neden mi?  Gazali’den aynen naklediyorum: “Receb ayının yirmi yedinci günü, Cibril(as) Efendimize ilk defa vahiy ve peygamberlik getirdi, aynı zamanda aynı gece İsra ve Miraç hadisesinin gerçekleştiği gündür. (S. 678). 

Bu anlatılanlardan şunu anlıyoruz ki, Rabbimizin mağfireti, affı çok geniş. Bunun için bol bol dua yapmak da fayda vardır.

BU MUCİZEYE İMAN EDENLERE

Mü‘minler’in imanını artıracak, münkirleri daha da sınayacak, Cenab-ı Allah’ın kudret ve saltanatını gösterecek muazzam bir olay olması bakımından, İsrâ ve Miraç olayı Kur’an ve sahih sünnetle sabit olan bir mucizedir.

İsrâ ve Miraç olayı, yalnızca Resûlullah’ın büyük ayetlere şahid olduğu, kendisine göklerin ve yerin melekûtunun gösterildiği kişisel bir hadise değildir. Bu olay, o gün yaşayan ve günümüzde de bunu okuyan ve duyan herkes için bir imtihan vesilesidir. Bu gaybî nebevî yolculuk, çok ince anlamları ve geniş kapsamlı hikmetli işaretleri ihtiva etmektedir. İsrâ olayı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yaşatılmış ve bu olayın ardından ona vahyedilen iki önemli sûrede (İsrâ ve Necm) Cenab-ı Allah, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in insanlığın peygamberi, doğu ve batının imamı, kendisinden önce gelip geçen bütün peygamberlerin son mirasçısı, kendisinden sonraki nesillerin imamı ve önderi olduğunu ilan etmiştir.

Şimdi şu müjdeler etrafında biraz tefekkür etsek, kutsal belde Kudüs’ün işgal altında oluşunu, rahmetten uzak bir hayat yaşayışımızı, dünya düşkünlüğümüzü, cehalet içinde yaşayan topluluklar olarak acaba gözlerimiz yaşarmaz mı? Sonra bizim de böyle mübarek gün ve geceleri vesile ederek hak ve hakikate dönmemiz gerekmezmi ? 

BEYTULLAH’TA MİRAC’IN İZİNİ; EFENDİMİZİN (SAV) KOKUSUNU BULDUK"

Peygamber  (sav )efendimizin  Miraç yolculuğunun evvelinde Ümmü Hani Radıyallahuanha’nın evinde Hz. Cebrail Aleyhisselâm tarafından Burak’a bindirilmişti. Tam bu noktaya zamanında bir sütun konulup Miraç yolculuğunun başlangıç işaretlenmiş tarihciler ve bazı ziyaretçiler tarafından bilinirdi. Fakat  bazı çalışmalardan sonra sütun, diğerleri gibi kaplanılıp kapatılmış. Revakların Söküm esnasında  ortaya çıkmıştı, 

Yaşadıkları olağanüstü durumun hala tesirinde olduklarını vurgulayan  Haremi şerif çalışanları ve mühendisler hiçbir sütunda böylesi bir güzel koku yoktu. Sonra açmaya devam ettik. Altındaki kum, mermer hepsi güzel kokuyordu. Sonraları kazılar devam ettikçe oradaki kokunun devam ettiğine şahit olduk. Her yerden ziyaretçi akını oldu buraya. Üniversite profesörlerinden işçisine kadar herkes el ve yüz sürmüştü bu mübarek mekâna.”

KABE’NİN KOMŞUSU