“Yakınım yok” Diye Yakınma

“Yakınım yok” Diye Yakınma

“Yakınım yok” diye yakınma ve asla başka yakın da arama.

Bismillahirrahmanirrahim

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِه۪ نَفْسُهُۚ وَنَحْنُ اَقْرَبُ اِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَر۪يدِ

Ve lekad ḣaleknâ-l-insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihi nefsuh(u)(s) ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd(i)

Kaf Suresi 16. Ayetinin Meali (Anlamı):
Gerçek şu ki, insanı biz yarattık ve nefsinin ona neler fısıldadığını da çok iyi biliyoruz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.

İnsanı yaratan Cenâb-ı Hak’tır. İlim ve kudretiyle ona kendi şah damarından daha yakındır. Bu sebeple onun içinden geçen en ince hisleri, her türlü düşünceyi bile bilir. Bu yakınlığı ifade etmek üzere Mevlânâ Celâleddîn Rûmî:
“Benimle değil ama bendedir sevgili,
Sevgi hakkına pek şaşırtıcı bu belli…” der.
Mevlânâ Sadedin Kaşgârî ise bu beyt üzerine şöyle bir izah yapmaktadır:
“Bir insan bin sene bu yolda yürüyüp gitse, anlamaz ki «O’nunla olmadan O’nda olmak…» ne demektir. Yüce Allah’ın yakınlığı nasıl kavranabilir ki… Ancak Allah Teâlâ, ciddi bir gayret sonunda bu yakınlığı tattırır, yakîne dayalı bir duygu verir. İşte o zaman insan anlar ve der ki: «Allah benimleymiş… Daha önce ben gâfil gâfil gezermişim…»
Bu yakınlık Allah’ın velî kullarına gelir. Bunda ne tereddüt var, ne de şüphe. Bu yakınlık elde edilirken, Yüce Allah’ın varlığında şüpheye düşülmeyeceği gibi, O’nun beraberliği için de bir tereddüde yer yoktur. Anlayan anlar. Bir kimse, kendi varlığından, kendisinin kendisine yakınlığından şüphe edebilir mi? Bir kimse, üzerine değişik elbiseler giyse de, gözünü yumup kendisini görmese de, yine kendisini unutmaz.” (el-Hadâiku’l-Verdiyye, s. 623)
Cenâb-ı Hakk kullara bu şekilde yakın olmakla birlikte her insan üzerine iki de melek gönderilmiştir. Onlar insanın söylediği her sözü ve yaptığı her işi teker teker kaydederler. Hiçbir söz ve hareket onların kayıtları dışında kalamaz. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle uyarmaktadır:
“Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de, bu yüzden cehennemin, doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.” (Buhârî, Rikâk 23; Müslim, Zühd 49-50)
Mü’minde olması gereken ihsân ve murakabe hâlini izah bakımından şu misaller pek mânidârdır:
Bir vâiz kürsüde âhiret ahvâlini anlatmaktaydı. Cemaatin arasında Şeyh Şiblî Hazretleri de vardı. Vâiz, Cenâb-ı Hakk’ın âhirette soracağı suâllerden bahisle:
“–İlmini nerede kullandın, sorulacak! Malını-mülkünü nerede harcadın, sorulacak! Ömrünü nasıl geçirdin, sorulacak! İbâdetlerin ne durumda, sorulacak! Harama-helâle dikkat ettin mi, sorulacak!.. Bunlar sorulacak; şunlar sorulacak!..” diye uzun uzadıya birçok husus saydı. Bu kadar teferruata rağmen meselenin özüne dikkat çekilmemesi üzerine Şiblî Hazretleri, vâize seslendi:
“–Vâiz efendi! Suâllerin en mühimini unuttunuz! Allah Teâlâ kısaca soracak ki: Ey kulum! Ben her an seninleydim, sen kiminleydin?”
Ölüm döşeğindeyken, Allah dostlarından Ebûbekir Kettânî (k.s.)’a hayâtında ne gibi bir ameli olduğu sorulduğunda, şu güzel sözlerle mukâbele etmiştir:
“–Ölümümün yaklaştığını bilmeseydim, riyâ olacağı endişesiyle size amelimden bahsetmezdim. Tam kırk yıl kalbimin kapısında bekçilik yaptım. Onu Allah Teâlâ’dan başkasına açmamaya çalıştım. Kalbim o hâle geldi ki, Allah’tan başkasını tanımaz oldum.”
Âyette ifade edildiği üzere vazifeli meleklerin nasıl kayıtta bulunduklarını tam olarak anlama imkânımız yoktur. Fakat günümüzde sesleri ve görüntüleri kaydeden nice aletler geliştirilmiştir. Bu bize kayıt işlemiyle alakalı bir fikir vermektedir. Ancak Allah’ın melekleri ne bu aletlere muhtaçtırlar, ne de bu kayıtlara bağlıdırlar. İnsanın kendi vücudu ve çevresindeki her şey, onun bütün konuşmalarını ve hareketlerini en ince ayrıntıları ile kaydeden bir kamera gibi olduğu artık bilinmektedir. İnsanoğlu kıyamet günü bütün konuştuklarını bizzat kendi kulağıyla duyacak ve bütün yaptıklarını bizzat kendi gözüyle görecektir. Dolayısıyla bunların doğruluğunu inkâr edemeyecektir. Allah Teâlâ kulun her şeyini bilmesine rağmen, adâletin bütün şartları tamamlanması için şâhitler getirecek, kula amellerini gösterecek ve daha sonra cezasını verecektir.
Bütün bu işlerin yapılacağı âhiret âleminin giriş kapısı ölümdür:“ 
Rabbim bizleri o vakitte selamete çıkartsın.

KABENİN KOMŞUSU