FİLİSTİN ( KUDÜS ) İSRAİL DEĞİLDİR İSRAİLLİLERİN HİÇ DEĞİLDİR

FİLİSTİN ( KUDÜS )  İSRAİL DEĞİLDİR  İSRAİLLİLERİN HİÇ DEĞİLDİR

FİLİSTİN ( KUDÜS ) 
İSRAİL DEĞİLDİR 
İSRAİLLİLERİN HİÇ DEĞİLDİR 

İslam’da Kudüs’ün özel bir yeri ve önemi vardır. Dünyadaki tüm Müslümanlar; mezhepleri, cemaatleri ne olursa olsun bu konuda görüş birliğine varmışlardır. Birçok peygamberi bağrında barındırması, İslam’ın ilk kıblesi olması, İsra ve Miraç olaylarının merkezi olması, ribat ve cihad yurdu olması Kudüs’ü Kudüs yapan değerlerdir. Bu özelliklerden bir tanesine bile sahip olması Kudüs’ün kutsal olmasına yetecektir. Ancak Allah(c.c.) Kudüs’ün etrafını mübarek kıldığını bildirmiş ve ona birçok güzellik bahşetmiştir. Bu da Allah’ın (c.c.) Kudüs’e verdiği önemi kanıtlamaktadır. Bizler Kudüs’ün bize ne ifade ettiğini ve Kudüs’e neden sahip çıkmamız gerektiğini anlamamız için yukarıda saydığımız özellikleri bilmemiz ve kalbimizde hissetmemiz gerekir.

Öncelikle Kudüs’ün tarihine baktığımız zaman Hz. Davud (a.s), Hz. Süleyman (a.s), Hz. İsa (a.s) ve daha birçok Peygamberin bu kutsal topraklarda yaşadığını, , vahiylerini bu topraklarda aldığını, davet ve tebliğ çalışmalarını bu topraklarda yaptığını görürüz.

Ayet        
        وَنَجَّيْنَاهُ وَلُوطًا اِلَى الْاَرْضِ الَّت۪ي بَارَكْنَا ف۪يهَا لِلْعَالَم۪ينَ
        Venecceynâhu velûtan ilâ-l-ardi-lletî bâraknâ fîhâ lil’âlemîn(e)
1.        Ardından biz İbrâhim’i ve Lût’u kâfirlerin elinden kurtarıp, tüm insanlık için feyiz ve bereket kaynağı kıldığımız bir ülkeye ulaştırdık
(Enbiya 21/71)

Mevdudi, Tefhimu’l Kur’an’da “Âlemlere bereketli kıldığımız bir yer” ile Suriye ve Filistin topraklarının kastedildiğini söylemiştir. Kudüs ve Mescid-i Aksa da bu toprakların içerisindedir. Yani Hz. Lut’un (a.s) ve Hz. İbrahim’in  (a.s) bereketli topraklarda yani Kudüs’te bulundukları ve dinlerini burada yaydıkları belirtilmiştir.

وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ عَاصِفَةً تَجْرِي بِأَمْرِهِ إِلَى الْأَرْضِ الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عَالِمِينَ ﴿٨١﴾
81.
Ve li suleymâner rîha âsıfeten tecrî bi emrihî ilâl ardılletî bâraknâ fîhâ ve kunnâ bi kulli şey’in âlimîn(âlimîne).

Ve fırtınalı rüzgâr, Hz. Süleyman içindi. (Rüzgâr), bereketli kıldığımız oradaki yerlere onun emriyle giderdi. Ve Biz, herşeyi bileniz (biliriz). Süleyman’a da şiddetli esen rüzgârı müsahhar kıldık. Rüzgâr onun emriyle mübarek kıldığımız yere doğru eserdi ve Biz, her şeyi bilenleriz. (Enbiya 21/81)

Taberi tefsirinde, ayette geçen mübarek kılınan yer, o zamanlar Kudüs Şam beldesi içerisinde olduğu için “Şam beldesi” olarak açıklanmıştır. Bu ayette de Süleyman (a.s) rüzgâr gücünü kullanarak Kudüs’e yolculuk yaptığından bahsedilmiştir. 

Kudüs bir özelliğiyle daha karşımıza çıkmaktadır ki Kudüs, ribat ve cihad yurdudur. 
Şimdide olduğu gibi.

            Bugünkü müslümanların da Kudüs’ü anlamaları için bu mücadeleyi benimsemeleri gerekmektedir. Kudüs’te yaşayan Müslümanlar Kudüs’ün muhafazası için sürekli bedel ödemişlerdir. Onlar sadece seslerini değil, akıllarını, ellerini, ayaklarını, kalplerini ve sonunda da canlarını ortaya koymuşlardır. Onlar yılmamışlar, umutsuzluğa düşmemişlerdir. Çünkü sonunda mükâfatın ne olacağını her zaman akıllarında tutmuşlardır. Bizler de Kudüs davasını anlamak, hak-batıl mücadelesini devam ettirmek için bunları bilmek zorundayız.
Rabbim Filistinli kardeşlerimizin yar ve yardımcıları olsun. 
KABENİN KOMŞUSU