Onun ahlakı Kur'an'dı

Onun ahlakı Kur'an'dı
Onun ahlakı Kur'an'dı
Onun ahlakı Kur'an'dı
Onun ahlakı Kur'an'dı

Peygamberimizin Ahlakı Kur’an’dı

Onun ahlakı Kur'an'dı
Kur’an, insanları muhatap alan son ilahi kitaptır. Onun gönderiliş gayesi dünya hayatında insanların inanç, tutum ve davranışlarını kulluk temelinde şekillendirmektir. Hz. Muhammed (s.a.s.), Allah’ın son peygamberi olarak Kur’an’ı bize tebliğ etmiştir. Onun sünneti Kur’an ışığında şekillenmiştir. Bu nedenle Peygamberimiz’in (s.a.s.) ahlaki özellikleri ile Kur’an arasında bir birliktelik ve uyum bulunmaktadır. 

Yüce Allah, Peygamberimiz’in (s.a.s.) ahlakını “Sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4) ayetiyle Kur’an’da övmüştür. 

وَاِنَّكَ لَعَلٰى خُلُقٍ عَظ۪يمٍ        
Türkçe Okunuşu *    Ve-inneke le’alâ ḣulukin ‘azîm
Muhakkak ki sen yüce bir ahlâk üzerindesin.        
    Türkçe Okunuşu *    Ve-inneke le’alâ ḣulukin ‘azîm(in)
1.    Ömer Çelik Meali    Muhakkak ki sen pek yüce bir ahlâk üzerindesin

Bu ayet ve hadisler Peygamberimiz’in (s.a.s.) benzersiz ve mükemmel ahlakına dikkatlerimizi çekmekte ve ona inanan Müslümanlar olarak üstün ahlâkını da benimseyip özümsememiz gerektiğine vurgu yapmaktadır.

Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi. (Müslim, Müsâfirîn 139. 
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
 Hz. Âişe annemizin bu kısa ifadesi, uzun bir hadisten alınmıştır. Enes İbni Mâlik’in amcası Hişâm İbni Âmir’in oğlu Sa’d, tâbiîn neslinden cihad aşkıyla dolu bir gençti. Hayatı boyunca Bizanslılara karşı savaşmak ve bir daha geri dönmemek arzusuyla önce karısından ayrılmaya karar verdi; sonra kalkıp Medine’ye geldi. Niyeti, oradaki arazisini satıp bir kısım parasıyla silah ve at satın almak, geri kalan parayı Allah yolunda harcamaktı. Bunu duyan bazı müslümanlar ona bu düşüncenin yanlış olduğunu, savaşa gerektiğinde gidileceğini, nitekim kendisi gibi düşünerek karılarını boşamak isteyen altı kişiye Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in izin vermediğini söyleyince Sa’d bu niyetinden vazgeçti. Karısını büsbütün boşamadığı için ona geri döndü. Ama gönlündeki cihad aşkı hep taze kaldı. Daha sonra doğu taraflarına yapılan bir sefere katılarak muhtemelen İran’daki Mekrân’da, bazı rivayetlere göre Hindistan’daki Mükrân’da şehid oldu.
Sa’d Medine’ye gelmişken Hz. Âişe’yi ziyaret etmek ve ona zihnindeki bazı sualleri sormak istedi. Âişe annemize gece namazı ve vitir namazı hakkında da sorular sormuş olan Sa’d ona ilk olarak:
- Ey Mü’minlerin annesi! Bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkını (yaşayışını) anlat, dedi. Hz. Âişe:
- Sen  Kur’an’ı okuyorsun değil mi? diye sorunca Sa’d:
- Evet, okuyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe yukarıdaki sözü söyleyerek:
- Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkının Kur’an olması demek, Kur’an’ın uygun gördüğünü uygun görmesi, Kur’an’ın beğenmediği bir işi, bir hareket tarzını beğenmemesi demektir. Bir şeye kızıyorsa, o şeyi Kur’an çirkin gördüğü için kızması, bir kimseyi seviyorsa, onun tutumunu Kur’an tasvip ettiği için sevmesi demektir. Kur’an’ın helâl saydığını helâl, haram saydığını haram sayması ve öylece uygulaması demektir.
Resûlullah Efendimiz’in ahlâkı Kur’an olduğu için Allah Teâlâ bütün kullarına onun ahlâkını, yani yaşayış tarzını tavsiye ederek
Ahzâb Suresi 21. Ayet
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يراًۜ
 “Yemin ederim ki, sizin için Allah’ın Resûlü güzel bir örnektir.” buyurmuştur. Peygamber  Efendimiz ilâhî terbiye ile yetişmesi sebebiyle, “insanların en güzel ahlâklısı” kabul edilmiş, her hali ve tutumu Kur’an’a uygunluk sağlaması sebebiyle de canlı bir Kur’an sayılmıştır. Efendimiz’in sünnetinin biz müslümanlar için taşıdığı önem de işte buradan kaynaklanmaktadır.
Rabbim Kur’ânı okuyup anlamayı yaşayıp yaşatmayı , Efendimizin ahlakı üzere yaşamayı cümlemize nasip etsin.
KABENİN KOMŞUSU