HOŞ GELDİN GÖNÜL BAHCEMİZE YA RESULALLAH

HOŞ GELDİN GÖNÜL BAHCEMİZE YA RESULALLAH

Hz.Muhammed Mustafa(SAV) Efendimizin doğumu, en muteber rivayetlere göre, fil vak'asından 50 gün kadar sonra, miladi 571 yılının Nisan ayına, Arabi aylardan ise Rebiül-evvel ayının 12.pazartesi gecesine rastlamaktadır, Tan yeri ağarırken zuhûr âlemine tenezzül ederek Abdullâh ve Âmine’nin izdivac kucağında dünyâmızı şereflendirmiştir.

    Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi

    On ikinci gece isneyn gecesi

    Ol gece kim doğdu ol Hayr-Beşer

    Annesi anda neler gördü neler

    Dedi gördüm ol Habîbin Annesi

Bu teşrîf ile âdeta bütün varlıklar dile gelip:

“Hoş geldin yâ Resûlallâh!” diyerek sürûra gark oldular.

Süleyman Çelebi, cihanda bütün zerrelerin bu ulvî teşrîf karşısındaki sevinç ifâdelerini mıs­râlarında şöyle dile getirir:

Merhabâ ey âlî sultân merhabâ!;

Merhabâ ey kân-ı irfân merhabâ!

Merhabâ ey sırr-ı Furkân merhabâ!

Merhabâ ey derde dermân merhabâ!

Merhabâ ey Rahmeten li’l-âlemîn!

Merhabâ Sen’sin Şefîu’l-müznibîn!...

Efendimizin zuhûruyla Allâh’ın rahmeti bu âlemde coşup taştı. Sabahlar ve akşamlar âdeta renk değiştirdi. Duygular derinleşti. Sözler, sohbetler, lezzetler enginleşti; her şey ayrı bir mânâ, ayrı bir letâfet kazandı. Putlar sarsılarak yere devrildi. Kisrâlar beldesi Medâyin sa­raylarında sütunlar ve kuleler yıkıldı. O zamanlar insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü, zulüm bataklığı hâlinde kurudu.(İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)

Beni İsrail peygamberleri Fahri Kainat Efendimizi, Muhammed ve Ahmed isimleriyle zikretmiş ve alametlerini söylemiş olduklarından, Arabistan'da ve bilhassa Mekke'de gerek hıristiyan ve gerek yahudi kahinleri arasında Hatem'ül Enbiya ya dair  bir çok mevzular konuşulur ve geleceği beklenirdi. Ayrıca o devirdeki çeşitli rivayet ve ilhamlara göre, Hz peygamberin dünyaya teşrifleri anında sema da yeni bir yıldızın doğacağına inanılırdı. Hz.Muhammed (SAV) in doğumuna yakın bütün kahinler artık son peygamberin doğumunun yaklaştığını söyleyerek Ahmed'in yıldızı diye bahsedilen yeni teşekkül edecek yıldızı gözlüyorlardı. Ayrıca Haniflerden pek çoklarıda Resullah'ın zuhuru ile ilgili bir çok olaylarla karşılaşmakta, çeşitli manalar görerek büyük bir iştiyakla doğum müjdesi beklemekte idiler.

Cenabı Resullah'ın dünyayı şereflendireceğine dair en büyük müjdeyi, Rebiül evvel ayının 11.pazar gecesi bizzat Hz.Amine R.A.aldı. Hz.Amine o gece rüyasında bedeninden bir nurun çıkıp, doğu ile batıya doğru hızla yayılarak her tarafı aydınlattığını gördü. Rüyasının sonlarına doğru Cebrail (as) diğer  peygamber annelerine haber verdiği gibi onada;

-”Ey Amine! iyi bilmelisin ki sen alemlerin en hayırlısına hamilesin. Doğduğu vakit oğluna Ahmed ve Muhammed adını koy”dedi. Hz.Amine uyanınca ziyaretine gelen kayınpederi Abdülmuttalib'e müjdeyi verdi.

Nihayet alemlere rahmet olarak gönderilen Fahri Kainat Efendimizin dünyaya teşrif edeceği an geldi. O gece Hz.Aminenin olanlarla ilgili olarak şöyle söylediği rivayet edilmektedir.

-”Ben başka kadınlar gibi gebelik zahmeti çekmedim. Gebelikte olan ağırlıkları duymadı. Doğum yaklaşınca kulağıma şiddetli bir ses geldi. Ürktüm. Bir ak kuş gelerek kanadı ile arkamı sıvadı benden o ürkme ve korku halleri geçti. 

Yanıma bakınca bir beyaz kase ile şerbet verildiğini gördüm. Onu alıp içince her tarafımı nur kapladı. O anda Muhammed (SAV) dünyaya geldi.” 

Ayrıca Hz.Muhammed (SAV) doğarken Hz.Amine’nün gözünden perdenin kalktığı, Cennet huri ve melekleri ile daha birçok harikulade halleri temaşa ettiği rivayet olunmuştur.

Cihandaki zaman ve mekânda gerçekleşen bu tecellî, o asîl varlığın zuhûru­nun ilk bereketi idi. Bu bereket, bütün kâinâtı kuşattı. O seneye bolluk senesi denildi. Nitekim ehl-i dil (gönül ehli) nazarında Kadir Gecesi’nden sonra en kıymetli gece, Rasûlullâh’ın doğduğu gece olarak kabûl edilmiştir.

O gece bir gül gibi açılan Âlemlerin Efendisi’nin feyz ü bereketiyle dolan gönüllerden taşan ifâdeler, şâirlerin mısrâlarına ayrı bir letâfet kazandırmıştı.

PEYGAMBERİMİZİN DOĞDUĞU GECEDE GERÇEKLEŞEN HADİSELER

O’nun doğumu, peygamberliği, hicreti ve irtihâlinin, ilâhî bir tecellî olarak hep pazartesi günlerine rastlaması, bu günün ehemmiyetinin bir nişânesidir. Cemâl ve celâl tecellîsi olarak sevincin heyecânı ile hüznün burukluğu, bayram neşesi ile irtihâl elemleri berâber yaşanmaktadır.

Resûlullâh’ın kâinâtı teşrîf ettiği mübârek gecede bâzı hârikulâde hâller vukû bulmuştur. Bu mûcizelerden birkaçı şöyledir:

  • Hazret-i Âmine’nin bildirdiğine göre kendisi, ne hâmileliği ne de doğum esnâsında hiçbir zahmet çekmemiş ve Allâh Rasûlü dünyâya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nûrun kendisinden çıktığını görmüştür. Peygamber temiz bir şekilde, ellerini yere dayayarak doğmuş ve başını semâya kaldırmıştır.(İbn-i Sa’d, I, 102, 150.)
  • O anda şeytan, hayâtında hiç olmadığı kadar büyük bir çığlık koparmıştır. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 271.)
  • İran başkadısı ve din adamı Mûbezân, rüyâsında birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştür.
  • Semâve Vâdisi’ni su basmıştır.
  • Kisrâ’nın sarayından 14 sütun yıkılmıştır.
  • İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)
  • Hz. Ayşe’nin anlattığına göre Mekke’de ticâretle meşgul olan bir yahûdî, Resûlullâh’ın doğduğu gece, Allâh Resûlü’nün dünyâyı teşrîfinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek:

“−Ey Kureyşliler! İçinizde bu gece çocuğu doğan var mı?” diye sormuştu.

“−Vallâhi bilmiyoruz!” denilmesi üzerine yahûdî:

“−Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi hiç unutmayınız!

Bu gece âhir zaman ümmetinin peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır.” dedi.

Rabbim  peygamber  efendimizin şefaatlerinden  mahrum etmesin ,

Mevlid kandilimiz kutlu olsun.

KABENİN KOMŞUSU