MESCİD-İ AKSA KALBİMİZDİR

MESCİD-İ AKSA KALBİMİZDİR

Mescid-i Aksa Kalbimizdir

Mescidi Aksa biz müslümanların kalbidir. Medine canımız Mekke Ruhumuzdur. Mescidi aksada din ve vicdan hürriyetine yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum ve lanetliyorum. Biz müslümanların haremi Kıble Mescidi bizim kutsalımız ve kırmızı çizgimizdir. 

Bir mescid burası 

Bir ibadet edilen yer

Dua ile avuçların açıldığı 

Ruhların semaya yükseldiği 

Allah cc anıldığı

Korunan korunması gereken

Saygı duyulan yerde

Terör devleti İsrail Kıble mescidine baskın yapıyor. 

Savaşta bile dokunulmaması gereken 

Masum ibadet eden kadına el uzatıyor 

Vuruyor öldüresiye dövüyor

Mescide fütursuzca giriyor 

Yıkıyor kırıyor silah kullanıyor

Evanjelistlerin hayali 

Yahudilerin amentüsü için 

Bacımın beyaz örtüsünü 

Al kanlar içinde bırakıyor.

Bu bir insanlık suçudur

Devlet terörüdür.

2 Milyar biz müslümanların 

Acziyeti itibarı şerefidir.

Bu utanç bize yeter.

Hani diyordu ya Ahmet YASİN

“Sizi Allah’a şikayet ediyorum”

Bu vebali çekmeden ölmeyeceğiz

Hülasayı Kelam;

(“uluslararası örgütler"in ve Müslüman olan ama liderleri hiçbir şey söylemeyen birçok ülkenin suç ortaklığıyla) her yıl aynı şeyi yapıyor, kutsal Mescidi Aksa  camisine saldırıyor ve Kutsal Yer'de Filistinli  müslüman halkına saldırıyorlar. 

Yine ramazan ayı yine siyonist İsrail. 

Yine vahşet yine iğrençlik. 

Bu İsrail eliyle yapılan zülüm, ölüm, işkence ve baskın. 

Onlar şunu bilemezler bilmiyorlarda. Hakiki imanı elde eden müslüman dünyaya meydan okur. Bu bir avuç müslüman kardeşlerimizin ibadetlerine engel olamayacaklar, Ramazan Allah'ındır, bizim namazımız, orucumuz Allah'adır.  Filistinli kardeşlerimize Rabbimiz rahmet eylesin. Allahu ekber.

Kısık sesli 40 islam ülkesinden üç beş aciz devlet İsrail’in vahşetine kınama yayınladılar.

Şeyh Ahmet Yasin şikayeti ve Filistin halkına yardımcı olmadığımız/olamadığımızın vebali biz müslümanların boynundadır. 

O feraset sahibi eli ayağı tutmayan ama dünyadan büyük iman dolu yüreği ile haykırıyordu ve biz müslümanları Allah’a şikayet ediyordu.

Nemi diyordu;

“Allah’ım! Ümmetin suskunluğunu Sana şikâyet ediyorum!

Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!..

Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!..

Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belalarının estiği biriyim!..

Tek isteğim benim gibi, Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!..

Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helak olmuş ölüler!..

Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında?..

Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?..

Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak!..

Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? ..

Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!..

Omuzlarımıza el verecek ve göz yaşlarımızı silecek bir bakış!..”