Kahrolsun İsrail Demekle Kahrolmuyor.

Kahrolsun İsrail Demekle Kahrolmuyor.

Kahrolsun İsrail Demekle Kahrolmuyor.

İsrail tüm islam ülkeleri ve birleşmiş milletlerin kabul ettiği bir devlettir. Bakınız elin küfür milleti siyonist evangelistleri koordinasyonu ile birleştiler ve İsrail’e destek olmak için uçak gemileri gönderiyor. Silah mühimmat vs İsrail’e veriyor ve bir avuç müslümanların üzerine bombalar yağdırıyor. Dünyanın gözünün içine bakarak siz ne derseniz deyin ben vurmaya öldürmeye devam edeceğim diyor.
Mescidi aksa sadece Filistinlilerin değildir tüm biz müslümanların kutsalıdır. Buna mukabil Doğu Türkistan’da soy kırımı var ve onlarda bizim kendi milletimiz soydaşımız kardeşimiz ve müslüman olan mübarek mazlum insanlardır. 

Katil Amerika, entrikacı İngiltere ve aveneleri olan haçlı kalıntısı Avrupa devletleri İsrail’in yanındayız diyor ve her türlü desteği veriyorlar.
Filistin’de göz yaşı, Gazze’de savunmasız kadın çocuk ihtiyar müslümanların oluk oluk kanı akıyor, yaralanıyorlar, sivil yerleşim yerleri yer ile yeksan oluyor. Mescidi aksadaki cami İsrail terörist devletinin köpekleşmiş polisleri tarafından kapısı kilitlenmiştir. Cuma namazına izin vermiyorlar. Cemaat halinde kılınması farz olan Cuma namazını kılmak için kıyama duran bir avuç insanın üzerine gaz bombası atarak farz namazının edasına engel oldular.
Biz ise canlı yayında müslümanların yanındayız diyerek silah ve mühimmat desteği sağlamak zorunda olan islamı yaşayan bir millet/milletler olarak sıcak yuvamızda kahvaltımızı yapıyoruz. İsrail’e lanetliyoruz, milyonlarca fetih sureleri okuyoruz vakıa süresini salavatı şerifeleri Kabe’de umre yapan arkadaşlara göndererek dualar ettiriyoruz.

Oysaki dinimizde iki çeşit dua vardır. Kalbden yapılan ve fiilen yapılan duadır. Peygamberi bir örnek olarak Hz. Muhammed Bedir savaşı başlamadan askeri birlikleri hazırladı silah ve mühimmatı savaş alanına getirdi, gerekli koordinasyonu sağladı. Bir kenara geçerek ellerini Allah cc açtı. Ey Allahım biz sefere çıktık yardım eyle .... dedi ve bizatihi bir devlet başkanı ve başkomutanı olarak görevinin başına geçti. Hal diliyle tüm tedbirlerimizi aldık takdir senindir ya rabbim diyerek “Zaferden Değil Seferden Sorumluyuz” diyor.

Benim olmadığım biz ise; tepki dua/beddua ve kınamadan öteye geçmiyor. 
Hani müslümanlar bir bedenin uzuvları gibiydi.  
Hani peygamberi bir mücadele uhuvvet/kardeşlik adına cihat edilecekti.
Hani kanımız aksada zafer islamın olacaktı.
Hani Filistin devlet başkanı nerede. Mahmut Abbas  terörist devlet İsrail’in kanatları altında savaşı temaşa ediyor.
Hani islam devletlerinin başı varmı yok kesilmiş.
Hani İsrail Birleşmiş milletlerin 1948 yılında belirlediği sınıra geri çekilecekti.
Hani mazlumun yanında olunacaktı.
Hani savaşta yıkılan insanlara aş olacaktık ekmek olacaktık su olacaktık Mescidi Aksanın şamdanlarına yağ olacaktık.

İslam ülkeleri/liderlerinin ortak tavrı; israil kendi sınırlarına çekilecek çatışmalar durdurulacaktır. Slogan çok güzel Padişahım çok yaşa
Ama kendi amentüsüne hizmet eden İsrail terör devleti tahrif edilen Tevrat kitaplarında yazan emirleri uyguluyor. Müslümanlara gönderdiğimiz insani yardımları bile “Açık Hava Hapishanesi” ne çevirdiği  Gazze’ye sokmuyor beyler.

Yaptığımız tek şey ölümü öldüren şehadete gözünü kırpmadan yürüyen insanların şehadetini seyrediyoruz. Çünkü onlar diyorki biz bu islamın kalesi ilk kıblesi olan Peygamberimizin tüm peygamberlere namaz kıldırdığı çevresi Allah tarafından belirlenen ve efendimizin miraca yükseldiği Mescidi aksayı bırakmayacağız. 

İsrail bize bu topraklardan çık diyor ama biz buradan gitmeyeceğiz diyerek;
- Ya ölerek burada kalacağız
- Ya da burada özgürce yaşayarak kalacağız.
Neticeyi kelam islam ümmeti ve devlet liderlerinin durumu zalimin zulmünü iliklerine kadar yaşayan biz korkakların hali pür melali aşağıdaki gibidir.
Diyelim ki bir yönetici kadro, elde edilen sonuçları, ‘biz sefer için elimizden geleni yaptık ve ancak bu kadar oluyor’ diye ifade ediyorsa, aslında bu ifade o kadronun kenara çekilmesi gerektiğinin ifadesidir. 
‘sefer’ sorumluluğunu yerine getir(e)meyen idareciler bir nevi mazeret olarak sık sık ‘biz zaferden değil seferden sorumluyuz’ ifadesini anlam kaydırarak kullanır olmuşlardır. Taraftarlarına ya da bağlılarına şunu demeye çalışmaktadırlar: 

‘Zaferi verecek olan Allah’tır. Siz Allah niçin zafer vermedi diye sorgularsanız hataya düşersiniz. Onun için dikkat edin!’. 

Bu tarz yöneticiler, kendilerini sorgulatmamak için de ‘itaat’ kavramını istedikleri şekilde eğip bükerek kendilerine kalkan yapmaktadırlar. Halbuki, ‘sefer’deki kusurlar yöneticilerindir ‘itaat’in değil.
Biz cesareti kırılmış ürkek korkak müslümanlara “Sizi Allah’a şikayet ediyorum” diyen Ahmet Yasin’e selam olsun.
Not: 13 Ekim 2023 tarihi uluslarası yardım kuruluşu olan MERHAMET TEŞKİLATI Genel Başkanı Murat Bulut Kardeşim ile birlikteyiz. Gazze’ye sıcak yemek ulaştırmak üzere internet üzerinden çalışmaları kontrol ediyor. 
Gruba bir mesaj düşüyor;
“Ben Tarık naccar gördüğünüz bina 4 katlı bir bina idi içinde çoğunluğu yaşlı kadın bebek ve çocukların yoğun yaşadığı 50-60 arasında kişi yaşıyordu. Bu binanın altında yemek yaptığımız mutfak vardı. İsrailin bombardımanı ile yıkıldı üstümdeki elbise dışında bir şey kalmadı dünyada herkesten önce bize  yetişen gıda yardımında bulunan merhamet teşkilatına ve bağışçılarına çok teşekkür ederim. Her yere bomba yağıyor belki bu sizinle son görüşmem olabilir. Hakkınızı helal edin.”

Kendimden utanıyorum Tarık Neccar yavrum size yapılan zulmü seyirci kaldığım için bu vebalin enkazında kaldık kardeşim. Sana hakkını helal et bile diyemiyorum. 

Yahudi, Kur’an'daki yahudi. 
Ama Müslüman, Kur’an'daki Müslüman değil..!