SAVAŞIN, ŞİDDETİN, TRAVMASINA MARUZ KALAN ÇOCUKLAR
UZM. ADLİ.PSK. YASEMİN TAŞ
Geleneksel toplum bağlamından kopup ve kendi aklıyla hareket eden bireyin doğuşunu inşa
eden düşüncenin merkezi olan modernite; Yaşamın her alanını etkilemiştir. Bu yüzden
modernlik bireylerin gündelik hayatına şekil vermekte ve yönlendirmektedir.
Günümüz toplumlarında, toplumsal gerilimi artıran, göçe zorlayan, savaş, şiddet, etnik
çatışmalar, terör eylemleri vb. Sosyo-ekonomik, kültürel, psikolojik, ve siyasi yönünden pek
çok nedenleri vardır.
Gündelik hayatın beynini oluşturan modernizm; Batı’nın ekonomiyi canlandırma eylemleri
tüketimi ve rekabeti teşvik etmesi ile insanları daha fazla kazanma, daha fazlasına sahip
olmaya sevk etti. Doymak bilmeyen, bencil, çıkarcı, antisosyal insan modeli geliştirdi.
Bitmez tükenmez, her şeye sahip olma arzusu, toplumsal çatışmalara ve insan ilişkilerinde
kırılmaya neden oldu. Böyle olmakla, zaman içerisinde tüketim ekonomisi rekabetin her
alanında teşvik edilmesiyle yaşam tarzı değişmiş, beklentiler yükselmiştir.
Çatışmaların diğer bir nedeni, günümüz kapitalist dünyada, bireyi ve toplumları karşı karşıya
getirerek rekabet ve çatışma ortamı oluşturarak, bireylerin kendi mensup oldukları grupların
ortak çıkarlarına hizmet ederek kendi aidiyet teşkil ettikleri gruplarına “anlayışlı toleranslı”
davranmaları, kendilerinden olmayan gruplara ise “anlayışsız tutum” içerisinde kalmalarıdır.
Çıkar çatışması içerisinde bulunan gruplar birbirlerini ayrıştırma, değersizleştirme eğilimi
gösterebilmektedirler.
Bir diğer neden; göç, savaş, etnik çatışmalar, şiddet , toplumların üzerinde etkisi olduğu gibi,
dünyanın en önemli bir sorunu ve meselesi haline gelmiştir. Farklılaşan global dünyanın
çeşitli küçük etnik grupların, yaşam koşullarını zorlaştıran etnik ve mezhepsel sorunlar dahi
beraberinde yerinden olma, mağduriyetleri ile zorunlu göçe ya da gönüllü göçe
zorlanmaktadırlar.
Çatışan dünyada, savaş ve buna bağlı olarak yaşanan terör saldırılarının ve siyasi çekişmelerin
masum kurbanları çocuklar olmuştur. Bu şiddet eylemlerinin çocuklar üzerinde oluşturduğu
travma, çocukların fiziksel, psikolojik ve ahlaki gelişimleri üzerinde kalıcı etki bırakmaktadır.
Sözü edilen zorlayıcı koşulların ağırlığından temel gereksinimlerine ulaşamayan, ailesinden,
evlerinden, yurtlarından edinen, halkların arkasında yer alan bu sessiz çığlık bir meçhule
doğru sürüklenmektedirler.
Savaş ve çatışmaların yaşandığı bu kaotik ortamlar, çocukların üzerinde fiziksel, sosyal ve
psikolojik olarak olumsuz etkileri açıkca görülmektedir. Çocukların bu duruma doğrudan
maruz kalmaları ve savaşın, çatışmanın, şiddetin doğrudan tanığı olması, çocuklarda yoğunkorku ve çaresizlik içinde kalmalarından doğan psikolojik sıkıntıları da beraberinde
getirmektedir.
Çocukların ve ergenlerin yaşadıkları travmatik deneyimleri, karşı gösterdikleri tepkiler
birbirine benzese de, çocuk ve ergenlerin göstereceği tepkiler, içinde bulundukları gelişim
dönemlerine göre farklılaşmaktadır.
Korku, insanların kendini tehlikelerden korunmasını ve hayatta kalmasını sağlayan savunma
mekanizmasıdır. Bireyler tehdit karşısında korkar, o tepkide kendini korumaya alır.
Ancak bireylerde ki korku; şiddetli başa çıkılamayacak bir hal aldığında korku boyutu,
zihinsel olarak aldığı tehdit algısı, artık onun için travmatik hale dönüşmüştür. Bu duygu
durumuyla, kişilerde yoğun korku, güvensizlik, çaresizlik ile baş etmede yetersiz kalacaktır.
Çocuklar ve ergenler daha savunmasız oldukları için savaş ve şiddet, terör, yaşantılarında
travma etkisi oluşturacaktır.
Travma nedeniyle normal gelişim süreleri kesintiye uğrayan çocuklar güvensizlik, çaresizlik
içerisinde olmalarıyla ileriki yaşantıları risk altında kalmaktadır.
Çocukların yer, düzen değişimi, akraba, sevdiklerinden ayrılma, arkadaşının, öğretmenin
kaybı söz konusu olunca bu çocuklar duygusal olarak üzüntü ve yas travmasına girmesi
kaçınılmazdır.
Travmatik yaşantılar içinde büyüyen çocuklar, ileride sağlıklı yetişkin olmaları beklenemez.
Çünkü, Psiko-sosyal açıdan yara almışlardır. Yetişkinliklerinde güvensizlik, öfke,
huzursuzluk bunlar için olağan tepkilerdir.
Çocuklarda yöneltmesi gereken, öfke duyguları, doğrudan sorumlusu olan kişilere değil de,
yetişkinlerin savaşın, çatışmayı engellemediğini, bu görevlerinde yetersiz kaldıklarını ve
bunlara karşı suçlayıcı olabildikleridir. Diğer yandan öfkelerini gerçek sorumlu olanlara değil,
yakınlarına doğru yöneltebiliyor olmalarıdır. Çocukların altında yatan mesaj topluma,
çevresine yetişkinlere karşı güvensizlik duymalarıdır.
Çocuklarda bir diğer suçlama da kendilerini suçlamalarıdır. Yaşadıkları acıların, kayıpların
sorumlusu olduğu ve kendi hatalarından kaynaklandığını düşünmeleridir.Savaşın çocukları yaşantılarına bağlı olarak stres bozukluğundan kaynaklı tedirginlik,
huzursuzluk, ani irkilmeler, öfke patlamaları saldırgan davranışlar sergileyebilirler. Bununla
birlikte olayın yeniden yeniye canlanması, olayla ilgili istenmeyen düşüncelerin gelmesi,
uyku bozuklukları, kabuslar, yeme bozuklukları somatik şikayetler görülmektedir.
Travmatik olayı hatırlatan belirtiler karşısında ilgisizlik, duyumsuzluk, hissizlik, geleceğe
yönelik kaygılar, korkular sıkça görülen belirtiler arasındadır.
Travmatik olayları hatırlatan unsurlardan uzaklaşma, ya da travmanın oluşturduğu gerginliği
azaltma amacıyla madde kullanımına yönelme gibi riskli eylemlerde bulunabilirler.
Bu olumsuz koşullanmalardan doğan travmatik maruziyetin ortadan kaldırılması, tehdit edici
durumlardan korunmak için yetişkinlerin, toplumların, siyasilerin desteği gereklidir.
Çocukların temel gereksinimlerinin karşılanması, güven duygusunun kazandırılması en
luzumlu gerekçedir. Başa çıkma becerisi gelişmemiş çocuklar, kendilerini savunmasız çaresiz
hissederler.
Günümüzde savaş mağduru çocuklara, destek elini uzatan bir çok kuruluş bulunmaktadır. Bu
kuruluşların bir kısmı çocukların temel gereksinim ihtiyaçlarını karşılarken bir kısmı da
psiko-sosyal yönden desteklemektedir.
Uzm. Adli Psk. Yasemin TAŞ
Yorumlar (0)