SAĞLIK-SEN' DEN ŞİDDET TEPKİSİ

SAĞLIK-SEN' DEN ŞİDDET TEPKİSİ
SAĞLIK-SEN' DEN ŞİDDET TEPKİSİ
SAĞLIK-SEN' DEN ŞİDDET TEPKİSİ

Önceki gün Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi'nde bir hasta yakını silahla bir doktor, hemşire, tıbbi sekreteri tehdit etmiş, güvenlik görevlisi tarafından etkisiz hale getirilmişti. Zanlı tutuklanarak ceza evine gönderildi.

Sağlık-Sen Edirne Şube Başkanı Erhan Turhan, Genel Sağlık-İş yöneticisi Yunus Ali Kaba ve sağlık çalışanları, Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yaptılar.

İlk olarak konuşan Erhan Turhan şunları kaydetti:

 

Kıymetli basın mensupları, değerli sağlık çalışanları, dün sabah saatlerinde yaşanan şiddet olayı ile ilgili yapacağımız basın açıklamasına hoş geldiniz Bugün burada sağlık çalışanları için birlikte hareket eden Yunus bey önderliğindeki Genel Sağlık iş Sendikası üyelerine, bizlerin çağrısı üzerine burada bulunan Sağlık Sen üyelerine ve basın açıklamamıza destek olmak, sesimizi daha gür çıkarmak adına burada olan olan sağlık çalışanlarına teşekkür ediyorum.

 

Tabi basın açıklamasına başlamadan önce iki hususa değinmek istiyorum.

 

Dünyanın gözü önünde İsrail'in Gazzede yapmış olduğu saldırılara tepkiler çiğ gibi büyüyor. Önce soykırım sonra da ilhak amacıyla yapılan bu saldırıları nefretle kınıyoruz ve burada bir kere daha haykırıyoruz "Katil İsrail Filistin'den defol".

 

İkincisi tüm ulus olarak tatlı bir heyecan içindeyiz çünkü 4 gün sonra Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız. Şanslı bir nesiliz ki Cumhuriyetin 100. Yılında şanlı bayrağımızı sabahlara kadar dalgalandırabileceğiz. Tabi yedi düvelin üzerimize geldiği bir dönemde ülkenin içinde bulunduğu cendereden çıkartarak bağımsızlığı sağlayacak sonra da Cumhuriyeti ilan edecek liderler dünyaya 100 yılda bir gelir. Çok şükür ki 100 yılın lideri o dönemde Türk ulusu içinden çıkan bir yiğitti. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bir Türk evladı olarak rahmet ve minnetle anıyor, şükranlarımızı sunuyoruz.

 

Açıklamamızın ana gündemine gelirsek; Bu gün burada sağlık çalışanlarının kanayan yarasını haykırırken bizlerle olmak isteyip, fakat şifa bekleyen hastaları için görev yerlerinden ayrılamayan meslektaşlarımızın da hislerini yanımızda taşıyoruz. Öfkesini hissedebiliyoruz.

 

Sabaha karşı 04:00 sularında acil servise cep telefonundan çalan şarkıyı kapatma zahmetinde bile bulunmadan, muayene alanına kadar gelen bir vatandaşın, görevli hekimin müziği kapatmasını belirtmesi sonrasında önce belindeki silahı gösterme, sonrasında da silah çekerek görevlilere doğrultma ve çıkan arbedeler silsilesi şeklinde cereyan eden olaylar; bir kadın doktor, bir kadın hemşire ve bir de tibbi sekreter arkadaşımızı yine sağlıkta şiddet belasıyla karşı karşıya getirmiştir.

 

"Gün geçmiyor ki sağlıkta yeni bir şiddet haberi duymayalım. Her gün bir yenisi eklenen şiddet olayları, sağlık çalışanları açısından çekilmez bir hal almıştır. Kim tarafından, ne sebeple yapılırsa yapılsın, sağlık çalışanlarını hedef alan sözlü ve fiili hain saldırılar, hem sağlık çalışanlarına hem de toplum sağlığına yapılmış bilinçsiz, ahmakça, kabul edilemez ve affedilemez bir suçtur.

 

Kendisini veya yakınını iyileştirmek için var gücüyle çalışan sağlık çalışanlarına yapılan bu saldırılar, akli muhakeme ve vicdani muhasebe içinde olanların asla yapmayacağı ve yapamayacağı hastalıklı bir tavırdır. Sağlık çalışanına uygulanan şiddet, topluma karşı yapılmış utanç verici bir durumdur. Sağlık çalışanlarının şiddetle karşı karşıya kalmaları ve bunun önüne geçilememiş olması üzüntü verici olduğu kadar, bezdirici ve düşündürücüdür.

 

Günün en ıssız vakti olan sabahın dördünde tüm büyükler, tüm idari amir sıfatı olanlar, ilin tüm ileri gelenleri yataklarında uyurken, işte o gece acilde görevli üç arkadaş başta olmak üzere, acil bünyesindeki diğer birimlerde, yoğun bakımlarda, ameliyathanelerde, yataklı servislerde, 112 istasyonlarında dur durak bilmeden, uykuyu aklına getirmeden karınca misali çabalayan sağlık mesleği mensuplarıdır Türkiye Cumhuriyeti Devletinin devlet olma vasfının ifasını gerçekleştirenler.

 

Gece birileri başlarını yastığa rahatça koyuyorsa, beyaz meleklerin orada olduğunu bilmesindendir.

 

Hastaneler niteliği ve niceliği bakımından onlarca kamu görevlisinin yaralara merhem olmak için, içinde bulunduğu, yüzlerce hastanın da şifa bulmak için tedavi gördüğü bir kamu kurumudur. Gecenin o yarısı birileri gelip işini yapan meslektaşlarımıza silah gösterebiliyorsa, sonrada çekip onlara doğrultabiliyorsa bunu önce devletin, devleti idare edenlerin düşünmesi gerekir, çünkü o silah, dün gece aslida memuruna değil, doğrudan devlete doğrultulmuştur.

 

Atılan bazı adımlar hukuki uygulama noktasında yeterli ciddiyet gösterilmediği için maalesef cılız kalmıştır, bu sebeple Sağlıkta şiddet olgusunun çözümüne henüz çok uzağız. Burada önemli kistas aslında şudur, ne zaman bir sağlık çalışanının kendisine yapılan sözel veya fiziki bir saldırı beyanı, kamu otoritesi tarafından bir hasta tarafindan sağlık çalışanı için yapılan şikayetten daha değerli görüldüğü vakit çözümün ilk adımını atmış olacağız.

Sağlıkta hizmet alıcılarda oluşan memnuniyet oranlarının aksine, hizmet sunan pozisyonundaki çalışanlarda oluşan tam tersi duygu ve düşünceler kamu otoritesi tarafından artık en geniş şekilde ele alınmalı, kati çözümler üretilmelidir. 11 yıl önce sendikacılığa yeni başlamıştım ve ilk katıldığım geniş çapli sempozyum İstanbu'lda gerçekleştirilen "Sağlıkta Şiddete sifir tolerans" sempozyumuydu. Dönemin Sağlık Bakanı o gün, orada şiddete karşı kamu tarafından konunun titizlikle ele alındığını, en kısa sürede çözümler üretileceğini anlatıyordu, lakin üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen bu konuda hatırımızda kalan Dr. Ersin ASLAN ve daha onlarca meslektaşımızın görevleri başında şehit edilmesi olmuştur. Buradan kendilerini rahmetle anıyoruz ve kamu otoritesine soruyoruz; Daha kaç şehit vermeliyiz, daha kaç meslektaşımız darp edilmeli? Daha kaç bin tane artık şikayete bile konu etmediğimiz afilli küfürler işitmeliyiz ve dün sabah yaşandığı gibi daha kaçımızın başına silah dayanmalı? Çözüm önerileri aslında çokta zor veya maliyetli konular değil, sendikalar olarak her birimiz kendi çözüm önerilerimizi Bakanlığımıza dosya halinde sunduk, bunlardan bir kaçı gerçekleşti mesela Sağlıkta Şiddet, katalog suçlar haline geldi, lakin bu konudaki kanuni düzenlemelere rağmen halen bir çok fail, meslektaşımızdan önce karakolun arka kapısından çıkarak suç mahaline yarım bıraktığı işi tamamlamak için geri gelmektedir. Buradan soruyorum, bu nasıl yaman bir çelişkidir? Hukuk, adaleti sağlaması gerekenler tarafından neden kanunda yazıldığı gibi işletilememektedir? Çok şükür ki, dünkü olayın failinin tutuklandığını öğrendik, ama ne zaman saliverilir bekleyip göreceğiz.....

 

Sözlerimi çokta uzatmadan Sağlıkta Şiddeti en azından bir nebze azaltacağından hepimizin hem fikir olduğu bir önlemi buradan sunmak istiyorum. Hani sıradan bir AVM'ye girerken ceplerimizde metal bir eşya varsa çıkartırız, cep telefonlarımızı yan taraftaki masaya koyarız. Hani Edirne Valiliği'ne girerken bir arama noktasından geçeriz, hani emniyete, adalet sarayına, yani bazı kamu kurumlarına girerken öyle elimizi kolumuzu sallayarak, cebimizde bıçakla veya silahla giremeyiz ya, oralar kamu kurumu da, hastaneler babamızın çiftliğimi? Neden bir X-Ray cihazı hastane ana girişlerinde yok? Bizler hastane girişlerinin bir veya ikiye düşürülmesini, ve her girişe bir X-RAY cihazı yerleştirilmesini talep ediyoruz. Bu işin bu güne kadar yapılmamasının ne tür bir gerekçesi varsa artik mülga olmuştur, derhal gerçekleştirilmelidir. Yetkililer bir kez empati yapsınlar, kendilerine veya eşlerine vazifeleri başında alnına bir kendini bilmez tarafından silah dayansa ne yaparlardı, ne hissederlerdi?

Katılım sağlayan tüm meslektaşlarıma, destek veren tüm sendika ve sivil toplum kuruluşlarına ve buraya gelerek sesimizi duyurma fırsatını bizlere sunan kıymetli basın mensuplarına çok teşekkür ediyor, şiddetin yaşanmadığı günlerde buluşmak üzere hoşça kalın diyorum.

 

Daha sonra konuşan Yunus Ali Kaba şunları kaydetti:

Sağlık Bakanlığına buradan yeniden sornak istiyoruz. Artık canımıza kasteden bu sorunlarımıza karşı halen sadece tweet atarak mı yetineceksiniz? 

Sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunlar için tek yapabildiğiniz bu mu?

Sağlık emekçileri geçim derdi işe boğuşurken bir de yüzlercemiz her gün şiddete uğruyoruz. 

Birileri bizim sesimizi duymadığı gibi duyulmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. 

Ama dün olduğu gibi yarın daha da güçlü şekilde "Emek bizim söz bizim." demeye devam edeceğiz. 

Yaşamımıza kasdedenlere, emeğimizin sömürülmesine, geleceğimizin karartılmasına asla izin vermeyeceğiz. 

Şimdi birlikte mücadele zamanı dedi.