ZİLKADE AYI

ZİLKADE AYI

ZİLKADE 

Zilkade, Hicri takvime göre yılın 11. ayıdır.

Mübarek Aylar, Hürmet Ayları ya da Haram Aylar'ın (Arapça: Eşhürü'l-Hurum) birincisidir. Üçü peş peşe biri ayrı olmak üzere, bu aylar dört tanedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb. 

Peygamber İbrahim ve İsmail devrinden beri bu dört ayda her türlü kötülük, saldırı, zulüm ve savaş yasakdır.

Peygamber Muhammed'in Hadis-i Şerif'ine göre: "Haram Aylarda üç gün oruç tutana, Allahu Teâlâ 900 senelik oruç sevabı yazar."

HARAM AYLARDA GÜNAH VE SEVAPLAR KATLANIR

Mübarrek zamanlarda ve mukaddes mekânlarda günah işlemek, diğer zaman ve mekânlarda irtikâp edilenden daha ağır cezaları mûcip olduğu gibi, kendilerinde kespedilen sâlih ameller de, kat kat sevap kazandırmaktadır.

“Sakın o aylarda nefislerinize zulmetmeyin” (Tevbe Sûresi:36’dan) âyet-i kerimesindeki “Zulüm”den maksat, müfessirlerin beyanına göre günah işlemektir.

Günah işlemek her zaman yasaksa da, özellikle hürmetli ve yasaklı olan bu aylarda işlenen mâsiyet, aynen ihramlı iken ve Kabe hareminde işlenmiş gibi kat kat fazla yazılır.

FAZİLETLİ MEVSİMLER

“Es’iletü’l-hikem” ve “Tuhfetü’l-ihvan” isimli eserlerde zikredildiği üzere; Allâh-u Teâlâ’nın bazı zamanlara tahsis ettiği hususi fazîletlerin en önemli hikmetlerinden bir kaçı şunlardır:

1) İbadetten yorulan ruhların, bu mevsimleri ihyaya heveslenmesinin temini,

2) İbadetleri âdet gibi gören kalplerin, bu mübarek vakitlere kavuşma arzusuna kapılarak amel-i sâlih işleme gayreti konusunda yeni bir ivme kazanması,

3) Kulların bu fazîletleri elde etmeye karşı teşvik edilmesi,

4) Allâh-u Teâlâ’nın bu ümmet hakkında, bazı vakitleri diğerinden üstün kılmasıyla alâkalı zikredilen birçok hikmetten biri de, geçmiş ümmetlere uzun ömür nasip etmiş olmasıdır.

Zira onlar yüzlerce sene yaşayıp çok ameller yapmışlardı. Allâh-u Teâlâ bu ümmeti onlardan üstün yapmak için kendilerine kısa ömürlerinde tekrarlanacak kıymetli aylar ve günler vermiştir ki, bu ümmetten fazîletli mevsimleri değerlendirenler, geçmiş ümmetleri kat kat geçebilsinler.

Haram aylar tabiri Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyette çoğul (el-eşhürü’l-hurum: et-Tevbe 9/5, 36), dört âyette de tekil şekliyle (eş-şehrü’l-harâm: el-Bakara 2/194, 217; el-Mâide 5/2, 97) geçmektedir. Tevbe sûresinin 2. âyetinde geçen “dört ay” (erbaatü eşhur) ifadesiyle de bir yoruma göre haram aylar kastedilmiştir. Haram aylar tabiri çeşitli hadislerde de yer almaktadır.

Haram aylarla ilgili hükümler Hz. İbrâhim tarafından konulmakla birlikte hac ibadetinde olduğu gibi zamanla temel amacından uzaklaştırılmış, ancak İslâmiyet’in gelmesiyle yeniden aslî hüviyetine kavuşturulmuştur. Resûl-i Ekrem, kendisine karşı savaş açılmadığı sürece haram aylarda savaşa girişmemiş, bir sefere çıktıktan sonra haram aya girildiğinde de ayın geçmesini beklemiştir (Müsned, III, 334, 345; Heysemî, VI, 66). Kur’ân-ı Kerîm’de haram ayda savaşmanın büyük günah olduğu hükme bağlanırken insanları Allah yolundan çevirmenin, Allah’ı inkâr etmenin, Mescid-i Harâm’ın ziyaretine engel olmanın ve halkını oradan çıkarmanın Allah katında daha büyük günah olduğu da belirtilmiştir (el-Bakara 2/217). 

DOKUZ YÜZ SENE İBADET

Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Her kim, herhangi bir haram aydan Perşembe, Cuma ve Cumartesi olmak üzere, üç günü oruçlu geçirirse, kendisine (tuttuğu her güne karşılık) iki sene, (başka bir rivayette) yedi yüz sene, (diğer bir rivayette ise) dokuz yüz sene ibadet (sevabı) yazılır.”

(Taberânî, el-Evsat, no:1810, 2/468; Ebû Muhammed el-Hallâl, Fedâil-ü şehr-i receb, no:14, sh:71; İbnü Asâkir, 

Rabbim  bizlerede dokuz yüz sene ibadet (sevabı) alan kullarından eylesin inşallah.

KABENİN KOMŞUSU