RAMAZAN’DA İMSAK NE ZAMAN BİTMELİDİR

RAMAZAN’DA İMSAK NE ZAMAN BİTMELİDİR

RAMAZAN’DA İMSAK NE ZAMAN BİTMELİDİR

Evet, değerli okurlarım. Kafamızı karıştıran en büyük meseledir imsak veya imsakiye. Onun, bunun, benim sözlerimle olacak şey değildir bunun açıklaması. Ayeti kerimeler ve hadisi şeriflerle yaptığımız çalışmaya kulak verelim lütfen.

Cenab-ı Hakk bize Zümer Suresinin 36. ayetinde aynen şöyle soruyor:

اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ

Eleysa(A)llâhu bikâfin ‘abdeh(u)ve yuḣavvifûneke billeżîne min dûnih(i) vemen yudlili Allâhu femâ lehu min hâd(in)I

“Allah kuluna yetmez mi?”

Hiç yetmez olur mu? Elbette yeter! Ama şu ölçüyü kaçırmışlar olmasa! Rabbimizin emirleri, ayeti kerimelerde açıklanmışken bir başkalarına gerek var mıdır?

Yüce Rabbimiz onların halini bize şöyle anlatıyor:

“Seni O’ndan (Allah’tan) başkasıyla korkutmaya çalışıyorlar!"

Evet hem kendileri Allah’tan başkasından korkuyorlar

hem de herkesi Allah’tan başkasıyla, başka hükümlerle oyalıyorlar.

Oysa her şey ayetlerle apaçık ortada değil mi? Âmenna.

Bakara suresi 187. 

Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki takva sahibi olursunuz.

أُحِلَّ لَكُمْ لَيْلَةَ الصِّيَامِ الرَّفَثُ إِلَى نِسَآئِكُمْ هُنَّ لِبَاسٌ لَّكُمْ وَأَنتُمْ لِبَاسٌ لَّهُنَّ عَلِمَ اللّهُ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَخْتانُونَ أَنفُسَكُمْ فَتَابَ عَلَيْكُمْ وَعَفَا عَنكُمْ فَالآنَ بَاشِرُوهُنَّ وَابْتَغُواْ مَا كَتَبَ اللّهُ لَكُمْ وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ وَلاَ تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ تِلْكَ حُدُودُ اللّهِ فَلاَ تَقْرَبُوهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ آيَاتِهِ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Uhılle lekum leyletes sıyamir refesu ila nisaikum hunne libasun lekum ve entum libasun lehun alimallahu ennekum kuntum tahtanune enfusekum fe tabe aleykum ve afa ankum, fel ane başiruhunne vebtegu ma keteballahu lekum, ve kulu veşrabu hatta yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyame ilel leyli, ve la tubaşiruhunne ve entum akifune fil mesacid, tilke hududullahi fe la takrabuha kezalike yubeyyinullahu ayatihi lin nasi leallehum yettekun.

ayetinde geçen "Beyaz iplik siyah ip- likten ayırt edilinceye kadar yiyin, için..." hususunu açıklar mısınız? Kutuplardaki insanlar nasıl oruç tutacak?

Beyaz ve siyah ipliğin görünmesinden maksat, gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığının birbirinden ayrılmasıdır.

Rivayete göre bu ayet ilk indiğinde "mine'l-fecr (fecirde, fecirden)" ilâvesi yoktu. Oruç tutacak olanlar bir ayağına siyah, diğerine beyaz iplik bağlar. Sahurda, bunları açıkça görünceye kadar yemeğe ve içmeye devam ederdi. Cenâb-ı Hak, iplik örneğinden "gece ile gündüz"ün kastedildiğini bildirmek üzere, tan yerinin ağarması anlamında, "mine'l fecr" ilâvesini indirdi.

Hz. Peygamber (sav) de iplik örneğinden gece ile gündü- zün kastedildiğini açıklamıştır. Adiy b. Hâtim (ö. 60/680'den sonra) (r.a.)'dan şöyle dediği nakledilmiştir:

"Yukarıdaki ayet inince, bir siyah, diğeri beyaz iki tane ip alıp bunları yastığımın altına koydum. Sahurda bunlara bakıyor, birbirinden ayırdedilecek kadar tan yeri ağarınca yemeği içmeyi bırakıyordum. Sabah olunca, Rasulullah’a (sav) gidip yaptığım şeyi ona haber verdim. O, şöyle buyurdu:

"Senin yastığın ne kadar da büyükmüş! Ayette kastedilen, gündüzün beyazlığı ve gecenin siyahlığıdır. Bunları bir yastı- ğın altına nasıl sığdırırsın'!" (Buhârî, Savm, 16). Oruca başla- ma vakti olan imsak, aynı zamanda sabah namazının kılınma vaktinin başlangıcını teşkil eder. Yani oruca başlarken sabah namazının vakti de girmiş bulunur. İmsak vaktini bildiren delil, şu hadislerdir: Abdullah b. Ömer (ö.74/693) şöyle demiş- tir: "Resulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Bilâl ezanını gece okuyor. Abdullah ibn Ümmi Mektûm ezan okuyuncaya kadar yiyiniz, içiniz."

Hadisi nakleden kişi der ki: İbn Ümmi Mektûm gözleri görmeyen bir kimse idi. Kendisine; "sabah oluyor" denmedikçe ezan okumazdı." Hz. Bilâl'in ezanı, sahur yemeği yiyenleri uyarmak, İbn Mektûm'un ezanı ise imsakı ve sabah namazının vaktini bildirmek üzere okunan ezanlardır. Bunlardan ilki fecr-i kâzibte (yalancı fecir), diğeri fecr-i sadıkta (gerçek fecir) okunmuştur. Hanefi mezhebinin ağırlıklı görüşüne göre, diğer namazlarda vakit girmeden ezan okumak caiz olmadığı gibi, fecirde sabah namazı vakti girmeden de ezan okumak caiz değildir. Hz. Bilâl'in vaktinden önce ezan okuması, na- maza davet için değil, uykuda olan uyansın, oruç tutacak olan

sahûrunu hemen yesin, gece namazında olan kısa kesip vitre başlasın içindir (ez-Zebidî, Tecrîdi Sarih, terc. Ahmed Naim, Ankara 1983, II, 581). Abdullah b. Mes'ûd (r.a)'ten nakledilen şu hadis imsâkın başlangıcını daha belirli hale getirir. Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Bilâl'in ezanı hiçbirinizi sahur yemeğinden alıkoymasın. Çünkü o, henüz gece iken ezan okur. Amacı da gece namazı kılmakta olana sabahın yaklaştığını bildirmek, uykuda olanı- nızı uyandırmaktır."

İmsak vakti olan fecir başka bir olay olup şöyledir: "Hz. Peygamber burada, parmaklarını yukarıya kaldırıp; aşağıya doğru dikmiştir. Sonra da şehadet ve orta parmaklarını üst üste bindirip sağa sola uzatmak suretiyle işaret yapmıştır."

Hz. Peygamber’in (sav) parmaklarıyla yaptığı ilk işaret “fecr-i kâzib'i tarif içindir.” Çünkü, sabaha karşı doğu ufkunda beliren aydınlık yukarıya doğru gittikçe incelerek yükselir. Bir süre sonra bu aydınlık kaybolduğu için buna fecr-i kâzib (yalancı tecir) denilmiştir. Buna fecr-i evvel denildiği gibi, şekline de "mustatîl aydınlık' denir. İkinci işaret ise; bütün doğu ufkuna yayılan fecr-i sâdıkı belirler. Buna, fecr-i sânî (ikinci fecir) denildiği gibi, şekline de "musta'rız aydınlık" adı verilir (bk. ez-Zebîdî, a.g.e, II, 586).

Kur'an-ı Kerîm'de seher vaktinde, istiğfar edenler övüldüğü gibi (Âli imrân, 3/17), Hz. Peygamber (asm) tarafından sahura kalkılması teşvik edilmiştir. Hadislerde şöyle buyurulur:

"Sahur yapınız. Şüphesiz sahurda bereket vardır."

Diğer yandan sahurun geciktirilmesi, iftarın ise acele yapılması istenmiştir (Nesaî, Sıyam, 23, Ahmed b. 

KABENİN KOMŞUSU