RAMAZAN AYININ MUHASEBESİ

RAMAZAN AYININ MUHASEBESİ
RAMAZAN AYININ MUHASEBESİ
RAMAZAN AYININ MUHASEBESİ

Bir ramazanı daha bitirdik...  Gerçekten biz mi ramazanı bitirdik, tükettik, yoksa ramazan mı bizim kötülüklerimizi sonlandırdı, olumsuzluklarımızı bitirdi? Bunu hiç sordukmu kendimize. Rabbimizin  emrettiği bir şekilde on bir ayın sultanını değerlendirebildik mi? Manen derinleşip meleki yönümüzü biraz daha kuvvetlendirebildik mi? Veyahut başka bir deyişle: “bu aydan bize ne kaldı?

Çabuk geçiyor, ağır gelmesine rağmen... Tadı damakta kalıyor, açlığı, susuzluğu öğretmesine rağmen... Bayram sabahı yapılan ilk kahvaltıda buruk bir yürek bırakıyor ardında… Tam alışmaya başladığımız bir anda, arkasında hicranlı yürekler koyarak ayrılıyor “hafiften ramazanlaşmış” hayatlarımızdan sıyrılırken. 

Acaba ne gibi duygular ile hemhaliz? Ramazanın hayatımızdan bir kere daha çekilmesiyle içimizde bir yerlerde bir sızı duyuyor muyuz? Yoksa biz de “hoş geldiniz ey mübarek on bir aylar” mı demekteyiz? 

Ramazan bize bir ahlak mirası bırakmalı değil mi? Hani oruç tutmuştuk; her zaman harama karşı hassastık ama ramazanda daha bir dikkatli oluruz ya. Hani oruç tutarken değilde zaten her zaman gıybetten uzak duruyorduk ama ramazan bu hasleti iyice yerleştirdi  bize diye mutlu olmuştuk ya. İşte o mutlululuğumuz daim olsun inşallah. Hani oruç tutarken her zaman dilimizi kötü sözden arındırmaya çalışmıştıkya ramazan dahada bir destek olmuştu bizlere.

“Hem nefse, hem zihninin kötülüklerine, hem de bedene oruç tutturmaktı deyilmiydi? Niyetimiz bir ay boyunca bunun için didindik durduk... Ve iste bu bereket kaynağı ayın da sonu geldi… İçinde yılları saklayan rahmet ayı da terk edip gidiyor bizleri. 11 ay boyunca beklerken birdaha nasip olurmu diye ümit ederken  amin amin inşallah dediklerimizi duyar gibi oluyorum sanki, bende yaraab yarab amiin diyorum.

Arkamıza dönüp baktığımızda ramazandan bir iz bulabilmek ne kadar iyi olurdu... Artık kötü söz söylememeye söz vermiş, yanlışa yürümemeye ahd etmiş, harama bakmamaya azmetmiş bir kul olarak ayın sonuna ulaşmak ne kadar şahane olurdu... Ve buradan başlayarak hayatı “ramazanlaştırma”ya ant içmek ne büyük bir erdem olurdu... 

İşte amaç böyle bir şeydi bu ayın arzusu... Ahlak haline gelmiş bir ramazan ve ramazan haline dönüşmüş bir kul... Bir ömrü bu şekilde geçirerek ahireti bayram etmeye namzet bir dertli gönül... Çünkü gayet iyi bilinir ki; dünyasını ramazana çevirenin ahireti bayram olur… Dünyası sürekli sahte bayramlarla/ oyun-eğlencelerle/ umursamadan zevklerle dolu olan bir insanın ebedi bir bayram beklentisi içinde olacağını  sanmıyorum. Evet, bakıldığında bir sevinç ve sürur vardır, bir gönül yumuşaması, bir niyaz bazende olsa dualar vardır. Fakat hayat oyunu haline gelen ramazanlarla ebed bayramların hakiki lezzetine erişilirmi?

İhlasla oruç tutanların ve orucun tuttuklarının bayramıdır ramazan bayramı. Ömrünü ramazanlaştıran kişilerin  bayramı ise, elbette cennetü alada  nurun ala nur olacaktır… Ve elbette bizler ömrümüzden geçen ramazanları hesaplayıp geçip giden ramazanı arayacağız. Yaşımız ilerledikce gerçek kul olmanın hazırlıklarıyla hazzını yaşatabilmek için  dualar ederken yaptıklarımızdan hoşnut olup rabbimize şükürler edeceğiz. Gerçek bayrama gelince, (malumdur ki) biz müminlerin bayramı Rabbimizin bizleri affedeceği gün bayram olacaktır...

Hepimizin bildiği bir beyiti de burada bir kez daha yineleyelim:

 “Mevla bizi affede, bayram, o bayram ola; cümle/cürm-ü hatalar gide, bayram, o bayram ola” (Alvarlı Efe) 

Bu yaşamaya/ anlamaya çalıştığımız bayram günleri ise en güzel temennilerimizde avuçlarımızdan aminlerimizle dökülen göz yaşlarımızda şükrümüz olacaktır.

Kuran’da inananların bu sevincini resmeden birçok beyanlar vardır İnanan insanların nurlar içinde bulunacakları (Hadîd, 57/ 12-13), eşleriyle birlikte güvenlik ve esenlik içinde cennete girecekleri (Zuhruf, 43/ 70), aydınlık suretlere sahip olacakları ve Rablerine nazar edecekleri (Kıyamet, 75/ 22-23), Rablerinin rızasını kazanmış olacakları (Ali İmran, 3/ 15), merhametli Rabbin selamı ile hemhal olacakları (Yasin, 36/ 58) ve daha önce hiçbir gözün görmediği nimetlere/ sürprizlere (Secde, 32/ 17) erişecekleri bildirilmektedir... 

Bu son ayetle alakalı olarak Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır. Daha önce hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir gözün görmediği, hiçbir beşerin aklının ucundan geçemeyecek nimetler ikram edilecektir 

Buda demek oluyorki bu dünyada tattığımız bu kısıtlı bayram sevinçleri, ahirette iyi ameller işleyenler için tam bir huzura dönüşmektir. Şüphesiz gerçek keyfiyetini ancak cennete bulabilmektedir... Ve bu bayramın adı da, ramazan veya kurban bayramı değil, Rabbe vasıl olmanın verdiği mutluluğun bayramıdır, yarabbi  bizleri, sevdiklerimizi mutluluğun bayramına eriştir.

Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda

Elveda ey Şehr-i Rahmet elveda

Elveda ey EyŞehr-i

Onbir ayın sultanı 

Dertlilerin dermanı 

Rabbimizin bize ihsanı 

Elveda ey Şehr-i Ramazan elveda.

Ramazan’ı şerife vedamız on bir ay boyunca sürecek bir hasrete başlamaya hazırlanırken sizleri allah cc emanet  ediyorum.

Sizlere veda ederken bir ay boyunca olan beraberliğimizde yazılarımla sayfalarınızda yaralı olduğumu  temenni ediyor, siz değerli okurlarımla helalleşmek istiyorum efendim.

Benim hakkım varsa şayet helal olsun  nice  nice  ramazanlarda beraber olabilmek  dualarımla 

KABENİN KOMŞUSU