ERZEL-İ ÖMÜR

ERZEL-İ ÖMÜR

 

Erzeli ömür ne demek?

Başkalarına muhtaç kalınan ihtiyarlık dönemi. Ömrün en rezil, en düşkün dönemi. Kuran’da yaşlılık ve erzel-i ömür ifadesi, aslı “erzel-i umur” olan ve Kur’an-ı Kerim’in iki ayetinde geçen bir ifadedir. Erzel’in aslı rezil kelimesidir. Rezil; “kötü, bozuk, adi, iğrenç ya da tasvip edilmeyen bir şey oluşundan dolayı arzulanmayan, istenmeyen, uzak durulan, içtinap edilen, el çekilen ya da vazgeçilen şey” demektir “Erzel-i umur” ifadesinin yer aldığı iki ayet şöyledir; “Sizi yaratan ve sonra da vefat ettiren Allah’tır. Kiminiz de ömrünün en düş- kün çağına (erzel-i umura) kadar yaşatılır ki bildiğini bilemez hale gelsin. Allah alimdir, kadirdir.” (Nahl 16/70). “Ey insan- lar! Kabirlerden kalkma konusunda şüpheniz varsa (düşünün): Sizi önce topraktan sonra döllenmiş yumurtadan, sonra alakadan, sonra da bir çiğnem et parçasından belli belirsiz şekilde yarattık. Bu sözler, size olup biteni açıklamamız içindir. Yaşamasını tercih ettiğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutar, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız. Sonra da ergenlik çağına eresiniz (diye yaşatırız). Kiminiz ölür, kiminiz de ömrün en düşkün çağına (erzel-i umura) kadar yaşatılır.”

Erzel-i ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, erzel-i ömür deniyor. Allahü Teâlâ bizi erzel-i ömürden muhafaza etsin.

BUNAMAMAK İÇİN NE YAPILIR 

Sual: Bunamamak için bir çare var mıdır?

Cevap: Nahl suresi 70. âyet-i kerimesinde, “Bildikten

sonra bilmez olur” buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa benzer. [Beydavi]

Hazret-i İkrime, “Kur'an-ı Kerim’i okumaya devam eden, âyet-i kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez” buyuruyor. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

“Kur'an-ı Kerim okuyan bunamaz.” (Tirmizi)

Tefsirlerde erzel-i ömür kavramına genel olarak daha aşağı, düşkün ve daha noksan olma anlamı verilirken iyice ihtiyarlamak, elden ayaktan düşmek ve aklın gitmesi manası da verilmiştir. Buna ilaveten bazı tefsirlerde ihtiyarlığın hangi yaşlarda olacağına dair rakamlar verildiği dikkati çekmekte- dir. Bazılarına göre erzel-i umur olarak adlandırılan ihtiyarlık yaşı yetmiş iken bazılarınca yetmiş beş olmaktadır. (Ebü’l- Fidâ İbn Kesîr ö. 774/1373)

Erzel-i ömür ile yaşlılığın, bunamanın ve kuvvette zayıflamanın, hafıza kötüleşmesinin, anlama ve bilgide azalmanın kastedildiği görüşünde olup bu yaşın yetmiş beş olduğu hakkındaki bir rivayete yer vermektedir. Hatta her iki âyetin devamında yer alan “bilirken bilmez olur” cümlesinin de buna işaret ettiğini söylemektedir. Müfessir Fahreddin er-Râzî (ö.606/1210) de erzel-i ömür ifadesinin ömrün en sefil ve en düşkün olanı anlamına geldiğini, bununla ihtiyarlık ve bunamanın kastedildiğini, Arapçada bir şeyin değersizliğini ifade için de “r-z-l” kökünün kullanılmasını örnek göstermektedir. Ayrıca bu tabir ile akıl ve kuvvette noksanlık bakımından çocukluk çağına benzeyen bunama dönemi kastedilmiş olup ömrün en kötü hali olarak nitelendirildiği belirtilmektedir. Benzer değerlendirmelere göre de yaşlılık ve bunama durumu olarak kendini gösteren erzel-i umur ömrün en aşağı ve en hakir hali olup yine bu yaşın yetmiş beş ya da doksan olduğu yönünde rivayetler aktarılmaktadır. Sözü edilen yaşı doksan beşe kadar çıkaranlar da vardır. Çağdaş müfessirlerden Muhammed Esed’e (1900-1992) göre bu tabir kişinin organik gelişimini ifade etmekte, bu gelişimin ömrün sonlarına doğru gerilediğini hatta insanın yeni doğan bir çocuk kadar düşkün olduğu, yaşlandığı ve birçok konudaki yetkinliğini kaybettiği dönemi anlatmaktadır. Kur’an’da erzel-i umur, bireyin birçok açıdan gücünün zayıfladığı bir süreç olarak kullanılmakta olup “rezil” tabirinin kullanılması ise kişide meydana gelen bozulmaların artık düzelmeyeceği ve geri dönüşümsüz dönemin başladığını ifade etmektedir. Peygamber efendimiz yaşlılıkla ilgili bir ifadesinde; “Ey Allah’ın kulları, tedavi olun, zira Allah, her hastalık için muhakkak bir çare yaratmıştır. Ancak bir dert hariç, o da yaşlılıktır” buyurmaktadır. Tıpkı Kur’an’da işaret edildiği gibi bu hadisle de yaşlanmanın geri dönüşümü olmayan kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurgulamaktadır. Bütün bunlar erzel-i umurun insan ömründe geriye gidişin, güçten düşüşün ve ihtiyarlamanın dile getirildiği bir tablo ortaya koyduğunu göstermektedir. Tabi ki bu gerileme akıl ve hafıza açısından da söz konusudur ki yine tefsirlerde haref veya heram ile ifade edilen şey bunamadır. Hz. Peygamber; “Allah’ım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan ve ihtiyarlıktan Sana sığınırım” du- asında heram kelimesini kullanarak adeta erzel-i ömrün getir- diği olumsuz duruma dikkat çekmektedir.

AİLEMİZDE YAŞLILAR 

Derlerki .. “Bal idim pekmez oldum, gül idim kokmaz oldum, evvel gerekli idim, şimdi gerekmez oldum” manisi, yaşlılıkta hissedilen işe yaramama duygusunu anlatıyor. Peygamberimiz, “İçinizde masum çocuklar ve beli bükük yaşlılar olmasaydı, belalar başınıza sel gibi akacaktı.” (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, X, 227) buyuruyor. O hâlde yaşlılar, sabredilmesi gereken sıkıntı değil, Allah’ın rahmetinin taşıyıcısıdır. Onlara gösterdiğimiz merhamet aslında kendimiz için merhamet kapılarını aralamaktadır. Bu sebeple ailemizde yaşlılar değerlidir ve değerli oldukları kendilerine hissettirilip yapabilecekleri işlerde kendilerine destek olunur. “Yük olma” psikolojisine girmelerine müsaade edilmezler, ihmal edilmezler. Kişisel ihtiyaçlarını tek başlarına karşılayamadıkları bu dönemde ailemizdeki yaşlıların temizlik, beslenme ve bakımları itinayla yapılır. Varlıklarının önemli olduğu kendilerine güzel sözlerle ve tavırlarla gösterilir. Hastalıklarının tedavisi, yaşlılıktan kaynaklandığı gibi gerekçelerle aşağılanmazlar, küçümsenmezler. Yaşlarından kaynaklanan yetersizlikleri sebebiyle eleştiriye maruz kalmaz, alay edilmez, azarlanmazlar. Gelirine el konularak, “Bu yaştan sonra parayı ne yapacaklar, biz bakıyoruz ya kendilerine” denilerek gelirleri ve malı elinden alınmaz. 

Yaşlılık, Allah Teâlâ’nın fıtrî bir kanunu, hayat ağacının aldığı son şekildir. Çocukluk, gençlik, olgunluk, dönemi derken ömrü olan herkes kendini ihtiyarlık potasında buluverir. Artık insan bu devrede güçlülük yerine âcizlik, güzellik yerine çirkinlik, ilerleme yerine gerileme, sıhhat yerine hastalık gibi kaçınılmaz hallerle baş başa kalır.

Allah cc bizleri erzel-i ömür üzere yaşamaktan korusun...

Rabbimin ve insanların değer verdiği yaşımızı alıp, faydalı olan yaşlılardan olmak temennilerimle.

KABENİN KOMŞUSU