TAİF

TAİF
TAİF

Hicaz bölgesinde, Mekke’nin yaklaşık 90 kilometre güneydoğusunda, sebze ve meyve bahçeleriyle meşhur, oldukça zengin bir şehirdi. Etrafı surlarla çevrili olduğu için Tâif adını almıştı. Şehre hâkim olan Sakîf kabilesi ile Mekke’liler arasında yakın bir dostluk ve ticari işbirliği vardı.  Lât adlı beyaz bir puta tapan Sakîfoğulları,  Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’ye, putlarına dokunulmaması şartıyla yardım eden tek Arap kabilesiydi.

Kureyş’in ileri gelenlerinden pek çoğunun Tâif’te bağı bahçesi olup yaz aylarını orada geçiriyor ve şehrin ürünlerini komşu bölgelere pazarlıyorlardı.  Tâif’liler yalnız Mekke ile değil, Bizans ve İran’lılarlada ticari ilişkiler kuruyor, başta Ukaz olmak üzere pek çok panayırda en başta yer alıyorlardı.

Muhammed aleyhisselâm Tâif’in yabancısı değildi. Anne tarafından akrabaları Tâif’te yaşayan Efendimiz, çocukluk yıllarını bu şehrin yakınlarında, sütannesi Halime’nin yurdunda geçirmişti. Yedi yaşındayken bir göz hastalığına yakalanmış, dedesi Abdulmuttalib onu Tâif’in meşhur tabibi Hâris b. Kelede’ye getirerek tedavi ettirmişti. Allah Rasûlü’nün amcası Abbas’ın Tâif’te evleri, bağ ve bahçeleri bulunuyor, şehir halkı Hz Abbas’ı yakından tanıyordu. 

PEYGAMBER EFENDİMİZ (sav)

Tâif’de önde gelen bazı kişileri İslâma davet eder ve çarşıda dolaşarak karşılaştığı kimselere Kur’an’dan ayetler okurdu. Ne yazık ki Tâif’liler, Rasûlullah’ın çağrısına olumlu cevap vermezler. Edep dışı tavırlarla, hakaret ederek kovarlar. Peygamberimiz’in mübarek vücudu ve ayakları kana bulanır. Fedakâr sahâbî Zeyd bir yandan yaşlı gözlerle Resulullah’ın yarasını sarmaya çalışır. Sonunda bir bahçeye sığınırlar. Peygamer Efendimiz bir üzüm kütüğüne yaslanarak dinlenmeye başlar ve Rabbine sığınarak şöyle dua eder.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DUASI 

Allahım! Kuvvetimin tükendiğini, çaresizliğimi, halkın gözünde hor ve hakir görüldüğümü ancak sana arz ederim.

Ey merhametlilerin en merhametlisi, herkesin zayıf gördüğü çaresizlerin Rabbi sensin.

Ya Rabbi, huysuz ve yüzsüz bir düşmanın eline beni düşürmeyecek, hatta hayatımın dizginlerini eline verdiğim akrabamdan bir dosta bile bırakmayacak kadar bana karşı merhametlisin.

Ya Rabbi, eğer bana karşı gazablı değilsen, çektiğim bela ve sıkıntılara hiç aldırmam, fakat senin esirgeyiciliğin bunları da göstermeyecek kadar geniştir.

Ya Rabbi gazabına uğramaktan, rızandan mahrum kalmaktan, senin karanlıkları aydınlatan, din ve dünya işlerini dengeleyen nuruna sığınırım. Razı oluncaya kadar affını diliyorum.

Melek gelir.. Emrine amadeyim’ ya resulallah. Bu yakarış anında göklere ulaşıverir. Allah Rasulü o sırada bir bulutun kendisini gölgelendirdiğini ve içinde Cebrail’in bulunduğunu fark eder. Cebrail Allah’ın her şeyden haberdar olduğunu, kendisine dağlardan sorumlu olan meleği gönderdiğini ve her türlü isteğini ona iletebileceğini söyler. Dağlarla ilgili melek de şöyle hitap eder: “Ey Muhammed! Emrine amadeyim. Dilersen Mekke veya Tâif şehirlerinin her iki tarafındaki dağları birbirine kavuşturayım ve içindekilerini  helak edeyim.” Ama şefkat ve rahmet peygamberi kendisine eziyet edenler için mübarek dudaklarından merhamet dolu şu sözler dökülür: “Hayır bunu istemem, belki nesillerinden Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan tevhide gönül vermiş biri çıkar!” (Tecrid-i Sarîh, IX, 91). Peygamberimiz’in Tâif yolculuğunda sabrın neticesini ve Allah’ın hükmünün sonunda gerçekleştiğini görmekteyiz

Efendim TÂifin  bereketli topraklarından söz etmiştik , Gülleriyle meşhur olan taifin gül festivalinden sonrada ilk olarak çilek festivaline katıldık . Bidonlarda yetiştirilen çilek bahçesinden görseller sunmak istiyorum sizlere.

Rabbim rızkını bereketini rahmetini biz kullarına daim kılsın inşallah.

KABENİN KOMŞUSU