İTİKAF

İTİKAF

İtikaf, kendini bir konuya verme anlamına gelir. Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak üzere dünya işlerinden ilgiyi kesip camiye kapanarak ibadet etmek olan itikaf, Peygamberimizin Habibi Mustafanınsünnetlerinden biridir. 

Hazret-i Ayşe’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler. (Buhârî, İtikâf 1; Müslim, İtikâf 5.)

Yine Hazret-i Ayşe anlatıyor:

“Rasûlullah Ramazan ayında ibâdet hususunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içerisinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise kendisini çok daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırır ve izârınıbağlardı. (Yâni ibâdet için hazırlıklarını tamamlar ve büyük bir azimle Hakk’a yönelirdi.)” (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 5; Müslim, İtikâf, 8)

Ebû Hüreyre (r.a.) der ki:

“Rasûlullah, her Ramazan on gün itikâfa girerdi. Vefat ettiği sene ise yirmi gün itikâf yaptı.” (Buhârî, İtikâf, 17. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Savm, 78; ibniMâce, Sıyâm, 58)

 Ebu Hanife'ye göre içinde beş vakit namaz kılınan her mescidde itikâfta bulunmak caizdir. Ebu Hanife ve İmam Mâlik'e göre itikâfın nâfileolarak en azı bir gündür. EbûYusuf en az süreyi, bir günün yarıdan çoğu olarak belirlerken İmam Muhammed itikâf için bir saati de yeterli bulur.

TAMAMLANMADAN İTİKAF'TAN ÇIKILIR MI?

Abdullah bin Abbâs (r.a.), bir gün Peygamber Efendimiz’inmescidinde itikâfta iken bir kişi yanına gelerek selâm verdi ve oturdu. İbni Abbâs (r.a.):

“Kardeşim, seni kederli ve mahzûn görüyorum” dedi ve konuşmaları şöyle devam etti:

“Evet, ey Rasûlullah’ınamcaoğlu, kederliyim! Falan şahsın benim üzerimde hakkı var. Fakat şu kabrin sahibi (Allah Rasûlü) hakkı için söylüyorum ki borcumu ödeyemiyorum.”

Senin için onunla konşayımmı?”

“İstersen konuş.”

İbni Abbâs (r.a.) ayakkabılarını giyerek mescitten çıktı. Adam ona:

“İtikâfta olduğunu unuttun mu, niçin mescitten çıktın?” diye seslendi.

İbni Abbâs (r.a.), Peygamber Efendimizin kabrine işaret ederek:

“Hayır! Ben, şu kabirde yatan ve henüz aramızdan yeni ayrılmış olan muhterem zâttanduydum ki, (bunları söylerken gözlerinden yaşlar akıyordu):

“Her kim, din kardeşinin bir ihtiyacını karşılamak için gayret eder ve o işi görürse, bu kendisi için on yıl itikâfta kalmaktan daha hayırlıdır. Hâlbuki bir kimse Allah rızâsı için bir gün itikâfa girse, Cenâb-ı Hak o kimse ile cehennem arasında üç hendek yaratır ki, her bir hendeğin arası, doğu ile batı arası kadar uzaktır.” (Beyhakî, Suab, III, 424-425. Ayrıca bkz. Heysemî, VIII, 192

Ramazan ayının son on gününde, gece gündüz bir camide kapanıp ibadet etmeye, itikâf denir. Ramazan-ı şerifte itikâf, müekked sünnettir. Ancak itikâf, sünnet-i kifâye olduğu için bir mahallede birkaç kişi itikâfa girerse, diğerlerinin bu sünneti yapması gerekmez. İmkânı olanlar itikâfa girmeli. İtikâf eden, camide yiyip içer, yatar. Abdest için dışarı çıkabilir. Birkaç hadis-i şerif:

“İtikâfta olan, günahlardan uzaklaşır, her iyiliği işlemiş gibi sevaba kavuşur.” (İbni Mace)

“Bir devenin iki sağımı kadar itikâf eden, bir köle azat etmiş gibi sevab kazanır.” (Tenvir)

“Ramazan’da on gün itikâf eden, iki defa [nafile] hac yapmış gibi sevab kazanır.” (Beyhekî)

“Allah rızası için bir gün itikâf, insanı Cehennemden çok uzaklaştırır.” (Taberanî)

Sünnet iki türlüdür: Sünnet-i hüda ve sünnet-i zevaid. Camide itikâf etmek, ezan okumak, ikamet getirmek ve cemaatle namaz kılmak sünnet-i hüdadır. Bunlar, İslam dininin şiarıdır. Bu ümmete mahsustur. (Hadikat-ün-nediyye)

Rasulullah Efendimiz, “Miracgecesi, beşinci gökte, Osman’ın suretini gördüm. Bu mertebeye neyle eriştin” dedim. “Mescitte itikâf etmekle diye cevap verdi”buyurdu. (Çihâr Yâr-i Güzin)

İtikâf; oruç, namaz gibi adak olunur. “Hastam iyi olursa, itikâfa gireceğim” denmez. “Hastam iyi olursa, Allah rızası için, şu kadar gün itikâfa gireceğim” demek adak olur. (S. Ebediyye)

KADINLARIN İTİKÂFI

Kadınlar camide itikâf yapmaz. Evdeyse şarta bağlıdır. Eğer mescid olarak kullandıkları bir oda varsa, o odada itikâfa girebilirler. Yemek yapmak, temizlik gibi ev işlerinin hiçbiri yapılmaz. Sadece ibadetle uğraşılır. Abdest gibi zaruri işleri yapmanın mahzuru olmaz. Ramazan’ın son on gününde olanı sünnet-i kifâyedir. Az itikâf da yapılabilir. Bir gün veya birkaç saat gibi... İtikâfa girenin oruçlu olması şarttır. Sadece Şâfiî’de oruçlu olma şartı yoktur. Diğer üç mezhepte oruçlu olmak şarttır. İmkânı olan kadınların evde itikâfa girmeleri, unutulmuş bu sünneti ihya etmeleri ve sünneti ihya etme sevabına kavuşmaları çok iyi olur.

 

ÇKadınların dışarıda namaz kılması doğru mudur?

Avretlerini hakkıyla örtmek şartıyla câiz olmasına câizdir. Ancak kadınların namazlarını evlerinde kılmaları daha sevaptır. Gaye sevâp almaksa, evlerinde kılmaları daha uygundur. Allah Rasûlü Efendimiz: "Onların evleri kendileri için daha hayırlıdır" buyurmuşlardır. (Bu konudaki hadîsler için bk. HindîVN/676 vd. XVI/413-18)

Kadının eşine ve evlatlarına yaptığı hizmeti nafile ibadetlerden daha hayırlıdır 

Ancak eşi yoktur bakmakla mükellef olduğu kişiler yoksa tek yaşıyorsa neden olmasın.

Talebelik yıllarımızda yatılı kuran kursunda olduğumuzdan hiç dünya kelamı konuşmaz ezberlerimizi dinletir odanın bir köşesine gider ibadet ederdik.Zaten usulü de budur. Haremi Şerifte de itikaf edilir yemek bile dağıtılır dünya kelamı edilmeden ibadetler yapılır.

Kadın namaz kılarken kendisini yabancı bir erkeğin görmesi namazını bozmaz, bundan dolayı kadın mes’ul da olmaz. Ancak kadın rükûa eğilirken ve secdeye varırken erkeğin aklına birtakım yanlış düşünceler gelebileceğinden, mümkünse müstakil bir oda, sakin bir köşe veya perde ile bölünmüş bir mekânı tercih etmeli. Zaten kadının ibadet yeri ve mescidi kendi evidir. Bu hususta Efendimizin (sav) tavsiyeleri şöyledir:

“Kadınları mescitlere gitmekten alıkoymayın. Evleri ise onlar için daha hayırlıdır.”(Ebû Dâvud, Salât: 53)

“Kadınların en hayırlı mescitleri, evleridir.” (Feyzü’l-Kadîr, 3: 491. Hadis no: 4087)

Bununla birlikte namaz vaktinin geçmek üzere olduğu zamanlarda, yolculuk esnasında, kalabalık yerlerde ve mekânın müsaadesizliği durumlarında bir an önce farzın eda edilmesi gerekeceğinden başka türlü zanlara kapılmadan namaz kılınmalıdır.

Bu arada bir noktayı da hatırlatalım: Peygamberimizin (sav) zamanında Mescid-i Nebevîde erkekler ön saflarda namaza dururken, kadınlar arka saflarda yerlerini alır ve cemaate katılırlardı. Bugün de başta Kâbe’de, Harem-i Şerifte olmak üzere   büyük cami ve mukaddes yerlerde çok kere hanımlar erkeklere yakın bir mekânda namaz kılıyorlar, hattâ Harem-i Şerifte kadınların erkeklerin önünde bile namaza durdukları oluyor. 

Netice olarak denebilir ki: Kadınlar beş vakit namazlarını evlerinde kılarlar, kendi evlerinin dışında başka yerlerde kıldıklarında ise yabancı erkeklerin göremeyeceği bir yeri aramalılar. Camilerimizde ise pek çok yerde ya mahfelbulunuyor veya ayrı kat ve bölümler tahsis edilmiş olduğundan özellikle Ramazanlarda teravih namazlarını oralarda kılıyorlar.

Bir erkek namaz kılarken, kendi hanımı veya bir başka kadın yanından geçerse namazı bozulur mu?

Bu durumda erkeğin namazı bozulmadığı gibi, namaz kılan kadın da olsa, yanından bir erkeğin geçmesiyle namazı bozulmaz. Ancak namazı cemaatle kılarlarken, kadınlarla erkekler aynı hizada bulunurlarsa erkeklerin namazı bozulur. Bu mesele de yalnız Hanefi mezhebine göredir. Diğer mezheplere göre böyle bir durum namazı bozmaz. Camilerin kalabalık olduğu ve yer darlığında ve Harem-i Şerifte bu hükme göre amel ediliyor.

KABENİN KOMŞUSU