ELÇi (RESUL) HABERCİ

ELÇi (RESUL) HABERCİ
Emiyra Bayrak Kabe komşusu

Elçi(ilçi) kelimesi “halk, ülke, devlet” anlamına gelen Türkçe el(il) isim kökünden türetilmiştir. Bu şekliyle ve özel isim olarak ilk defa Uygur metinlerinde rastlanılmaktadır.Bu anlamda Arapça karşılığı resuldür. “haberci, peygamber” mânasına da gelmektedir. 

Haberci (Muhabir) tüm açıklığı ile olayları haberleştiren ve kamunun ilgisine sunan kişidir. Savaş, adliye, polis ya da spor muhabirliği gibi özel alanlara eğilen muhabirler olduğu gibi; genel muhabir denen ve her türlü haberi kurallara uygun olarak yapan medya mensupları bulunur.

Ayrıca vefdkelimesi (tekili vâfid, çoğulun çoğulu vüfûd) “elçi göndermek” anlamında masdar olduğu gibi “elçilik heyeti” anlamında isim olarak da kullanılır. Son asırlarda, elçinin Arapça karşılıklarından olan sefîrise özellikle “sefâretnâme, sefârethâne, sefîr-i kebîr” gibi tabirlerde kullanılmıştır. Tarihi İlkçağ’a kadar giden elçilik müessesesi zamanla sağlam bir gelenek ve hukukî statü kazanmıştır. 

Bu statü, “Elçiye zeval olmaz” Türk atasözüyle veciz biçimde ifade edildiği gibi “milletlerarası imtiyazlara ve dokunulmazlığa sahip olmak” şeklinde de özetlenebilir.

Asr-ı Saâdet ve İlk Arap Devletleri.İslâm’dan önce Mekke diplomasi ve yabancılarla münasebetler konusunda asırlık teamül ve geleneklere sahipti. Kureyşliler, aralarında savaş hali ve soğukluk bulunan kabilelere elçi gönderirler ve elçileri sefâret görevini yürüten Adî b. Kâ‘b kabilesinden seçerlerdi. İslâmiyet’in ortaya çıkışı sırasında Hz. Ömer tarafından yürütülen bu görev onun Müslümanlığı kabul etmesinden sonra aynı kabileden olmamasına rağmen Amr b. Âs’a verilmiştir.

Bunun yanında Araplar ticarî maksatlarla da elçi gönderirlerdi. Meselâ 467 yılında Hâşim b. Abdümenâf ile üç kardeşi Bizanslılar, Sâsânîler, Habeşîler ve Himyerîler’le görüşmek ve bazı ticarî imtiyazlar elde etmek üzere bu ülkelere gitmişlerdi.

Resûlullah, siyasî veya dinî misyonlar için göndereceği elçileri en liyakatli ve muktedir kişiler arasından seçer, onlarda özellikle ahlâk ve yüz güzelliği, ikna gücü, idrak kabiliyeti, dürüstlük, bilgi, hitabet yeteneği gibi vasıflar arardı.

Türkler arasında elçilere casusluk faaliyetinde bulunmadıkları sürece dokunulmamasına karşılık elçi gönderilen ülkelerde zaman zaman bunun aksine davranışlar diplomatik tıkanıklıklara yol açıyordu. Göktürkler’de dış temasları bitikçi, ılımgacıve tamgacıdenilen görevliler yürütürdü. Göktürkler’in Persler ve Bizanslılar’la ticarî temas kurdukları ve karşılıklı elçilerin gidip geldiği bilinmektedir. İpek ticaretinden dolayı her iki devletle olan yoğun elçilik münasebetleri ve bu devletlerin elçilerine karşı takındıkları değişik tutum ve tavırlar kaynaklarda etraflıca anlatılmıştır. Türkler islamı kabul ettikten sonrada bu müessese devam etmiştir. Elçiler hükümdarlara hizmet âdabını bilen, az konuşan fakat sözlerini cesaretle söyleyen, çok seyahat etmiş, Kur’an’ı ezbere bilen, akıllı, ileri görüşlü ve fizikî güzelliğe sahip, tercihen olgunluk çağına gelmiş âlim kişiler arasından seçilmelidir.

Bende aciz bir kul olarak 40 yıl önce Kabe’nin aşkı ile geldiğim umre ziyaretim sonrasında Arabistan vatandaşı bir beyefendi ile izdivaç yaptım. Mekke’ye yerleştim. Sizlere Mekke’den, Medine’den Taif’ten, Cidde’den (Kursal mekanlardan Kabe’den, Mescidi Nebevi’de Arafat’tan derlediğim güzellikleri araştırmacı-yazar kimliğim ile bir nevi elçi ve haberci olarak usulüne uygun şekilde siz değerli okuyucularım ile bilgi paylaşımında bulunuyorum. 

NOT: İSTANBUL BEYAZIT’ta 552 yıldır hizmet veren Sahaflar Çarşısında yıllarca Sahaflar Çarşısı Dernek Başkanlığını yapan Adil Sarmusak, iSTANBUL Sahhaflarının son şeyhi ve başkanıdır. Doğduğum yer olan güzel memleketim İstanbul’a her gittiğimde ziyaretinde bulunmaktan şeref duyduğum üstadımı selamlıyorum. Bana manevi babalık yapan İstanbul Beyefendisi Adil SARMUSAK büyük haz aldığım sohbetlerimizde “Sen bizim kutsal topraklardaki güzide elçimiz Sefiremizsin” diyerek sözlerine başlaması beni ziyadesi ile onure etmektedir. Kendisini saygı ve hürmetle anıyor hayırlı ömürler diliyorum.

MEKKE’NİN KOMŞUSU